التكوير

تفسير سورة التكوير

الترجمة التركية - مجمع الملك فهد

Türkçe

الترجمة التركية - مجمع الملك فهد

ترجمة معاني القرآن الكريم للغة التركية، ترجمها ممجموعة من العلماء، نشرها مجمع الملك فهد لطباعة المصحف الشريف بالمدينة المنورة، عام الطبعة 1422هـ. ملاحظة: ترجمات بعض الآيات (مشار إليها) تم تصويبها بمعرفة مركز رواد الترجمة، مع إتاحة الاطلاع على الترجمة الأص

﴿بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ إِذَا الشَّمْسُ كُوِّرَتْ﴾

Güneş katlanıp dürüldüğünde,

﴿وَإِذَا النُّجُومُ انْكَدَرَتْ﴾

Yıldızlar (kararıp) döküldüğünde,

﴿وَإِذَا الْجِبَالُ سُيِّرَتْ﴾

Dağlar (sallanıp) yürütüldüğünde,

﴿وَإِذَا الْعِشَارُ عُطِّلَتْ﴾

Gebe develer salıverildiğinde,

﴿وَإِذَا الْوُحُوشُ حُشِرَتْ﴾

Vahşî hayvanlar toplanıp bir araya getirildiğinde,

﴿وَإِذَا الْبِحَارُ سُجِّرَتْ﴾

Denizler kaynatıldığında,

﴿وَإِذَا النُّفُوسُ زُوِّجَتْ﴾

Ruhlar (bedenlerle) birleştirildiğinde,

﴿وَإِذَا الْمَوْءُودَةُ سُئِلَتْ﴾

Diri diri toprağa gömülen kıza, sorulduğunda,

﴿بِأَيِّ ذَنْبٍ قُتِلَتْ﴾

hangi günah sebebiyle öldürüldüğü,

﴿وَإِذَا الصُّحُفُ نُشِرَتْ﴾

(Amellerin yazılı olduğu) defterler açıldığında,

﴿وَإِذَا السَّمَاءُ كُشِطَتْ﴾

Gökyüzü sıyrılıp alındığında,

﴿وَإِذَا الْجَحِيمُ سُعِّرَتْ﴾

cehennem tutuşturulduğunda

﴿وَإِذَا الْجَنَّةُ أُزْلِفَتْ﴾

ve cennet yaklaştırıldığında,

﴿عَلِمَتْ نَفْسٌ مَا أَحْضَرَتْ﴾

Kişi neler getirdiğini öğrenmiş olacaktır.

﴿فَلَا أُقْسِمُ بِالْخُنَّسِ﴾

Hayır! (Gündüz) sinen,

﴿الْجَوَارِ الْكُنَّسِ﴾

akıp giden, etrafı aydınlatan yıldızlara andolsun,

﴿وَاللَّيْلِ إِذَا عَسْعَسَ﴾

Kararmaya yüz tuttuğunda geceye andolsun,

﴿وَالصُّبْحِ إِذَا تَنَفَّسَ﴾

Ağarmaya başladığında sabaha andolsun ki,

﴿إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ﴾

itibarlı bir elçinin (Cebrail'in) getirdiği sözdür.

﴿ذِي قُوَّةٍ عِنْدَ ذِي الْعَرْشِ مَكِينٍ﴾

O (Kur'an), şüphesiz değerli, güçlü ve Arş'ın sahibi (Allah'ın) katında

﴿مُطَاعٍ ثَمَّ أَمِينٍ﴾

O orada sayılan, güvenilen (elçi)'dir.

﴿وَمَا صَاحِبُكُمْ بِمَجْنُونٍ﴾

Arkadaşınız (Muhammed) de mecnun değildir.

﴿وَلَقَدْ رَآهُ بِالْأُفُقِ الْمُبِينِ﴾

Andolsun ki, onu (Cebrail'i) apaçık ufukta görmüştür.

﴿وَمَا هُوَ عَلَى الْغَيْبِ بِضَنِينٍ﴾

O, gaybın bilgilerini (sizden) esirgemez.

﴿وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَيْطَانٍ رَجِيمٍ﴾

O lanetlenmiş şeytanın sözü de değildir.

﴿فَأَيْنَ تَذْهَبُونَ﴾

Hal böyle iken nereye gidiyorsunuz?

﴿إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَمِينَ﴾

O, herkes için, bir öğüttür.

﴿لِمَنْ شَاءَ مِنْكُمْ أَنْ يَسْتَقِيمَ﴾

Sizden doğru yolda gitmek isteyenler için.

﴿وَمَا تَشَاءُونَ إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ﴾

Âlemlerin Rabbi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.

الترجمات والتفاسير لهذه السورة: