البينة

تفسير سورة البينة

الترجمة التركية للمختصر في تفسير القرآن الكريم

Türkçe

الترجمة التركية للمختصر في تفسير القرآن الكريم

الترجمة التركية للمختصر في تفسير القرآن الكريم، صادر عن مركز تفسير للدراسات القرآنية.

﴿بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ لَمْ يَكُنِ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ وَالْمُشْرِكِينَ مُنْفَكِّينَ حَتَّىٰ تَأْتِيَهُمُ الْبَيِّنَةُ﴾

Yahudi, Hristiyan ve müşrik kâfirler kendilerine apaçık deliller ve büyük kanıtlar gelinceye dek, küfür üzerine ittifak etmek ve toplanmaktan vazgeçecek değillerdi.

﴿رَسُولٌ مِنَ اللَّهِ يَتْلُو صُحُفًا مُطَهَّرَةً﴾

Bu apaçık delil ve net kanıt, Allah’ın katından gönderilmiş sadece temiz olanların dokunabileceği tertemiz bir kitap okuyan bir peygamberdir.

﴿فِيهَا كُتُبٌ قَيِّمَةٌ﴾

O sahifelerde doğru haberler ve adaletli hükümler vardır. Sahifeler, insanları içinde iyilik ve doğruluk olan şeylere irşad eder.

﴿وَمَا تَفَرَّقَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ إِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَتْهُمُ الْبَيِّنَةُ﴾

Tevrat verilmiş olan Yahudiler ve İncil verilmiş olan Hristiyanlar, ancak Allah’ın kendilerine bir peygamber göndermesinin ardından ayrılığa düştüler. Onlardan bazıları Müslüman oldu. Bazıları ise peygamberinin doğru olduğunu bildikleri halde küfürde direterek devam etti.

﴿وَمَا أُمِرُوا إِلَّا لِيَعْبُدُوا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ حُنَفَاءَ وَيُقِيمُوا الصَّلَاةَ وَيُؤْتُوا الزَّكَاةَ ۚ وَذَٰلِكَ دِينُ الْقَيِّمَةِ﴾

Burada Yahudi ve Hristiyanların işlediği günâh ve inadı ortaya çıkıyor. Onlara bu Kur’an’da, bir tek Allah’a ibadet etmeleri, şirkten uzak durmaları, namazı kılmaları ve zekât vermeleri dışında kendi kitaplarında emredilenlerden başka bir şey emredilmedi. Onlara emredilen o din, içinde hiçbir eğrilik bulunmayan dosdoğru olan dindir.

﴿إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ وَالْمُشْرِكِينَ فِي نَارِ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا ۚ أُولَٰئِكَ هُمْ شَرُّ الْبَرِيَّةِ﴾

Küfredenler -Yahudi, Hristiyan ve müşrikler- kıyamet günü sonsuza kadar orada kalacakları Cehennem'e gireceklerdir. Onlar, Allah'a karşı olan küfürleri ve peygamberini yalanlamalarından ötürü yaratılmışların en şerlileridirler.

﴿إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ أُولَٰئِكَ هُمْ خَيْرُ الْبَرِيَّةِ﴾

İman ederek salih ameller işleyenler ise, işte onlar yaratılmışların en hayırlılarıdır.

﴿جَزَاؤُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا ۖ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ ۚ ذَٰلِكَ لِمَنْ خَشِيَ رَبَّهُ﴾

Onların mükâfatları Rableri -Subhanehu ve Teâlâ-‘nın katında, saraylarının ve ağaçlarının altından ırmaklar akan Cennetlerdir. Orada ebediyen kalacaklardır. Kendisine iman etmiş ve itaat etmiş olmaları sebebiyle Allah Teâlâ onlardan razı olmuş, onlar da nail oldukları rahmetinden ötürü Rablerinden razı olmuşlardır. Bu rahmete, emirlerini yerine getirip yasaklarından sakınarak Rabbinden korkanlar nail olur.

الترجمات والتفاسير لهذه السورة: