البحث

عبارات مقترحة:

الواسع

كلمة (الواسع) في اللغة اسم فاعل من الفعل (وَسِعَ يَسَع) والمصدر...

الأعلى

كلمة (الأعلى) اسمُ تفضيل من العُلُوِّ، وهو الارتفاع، وهو اسمٌ من...

الباطن

هو اسمٌ من أسماء الله الحسنى، يدل على صفة (الباطنيَّةِ)؛ أي إنه...

Mizanda güzel ahlaktan daha ağır basan bir şey yoktur

التركية - Türkçe

المؤلف
القسم مقالات
النوع نصي
اللغة التركية - Türkçe
المفردات فضائل الأخلاق
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “İnsanların Allah’a en sevimli olanı insanlara en faydalı olanıdır. Amellerin Allah Azze ve Celle’ye en sevimli olanı bir müslümanı sevindirmek veya onun bir sıkıntısını kaldırmak veya borcunu ödemek veya açlığını gidermektir. Şüphesiz Müslüman kardeşimle beraber bir ihtiyacı için yürümem benim için mescitte bir ay itikaf yapmaktan hayırlıdır. Kim öfkesini tutarsa Allah onun ayıbını örter. Kim öfkesini yutarsa Allah kıyamet günü onun kalbini hoşnutlukla doldurur. Kim bir Müslüman kardeşinin ihtiyacı için yürürse Allah onun ayağını, ayakların kaydığı günde sabit kılar. Muhakkak ki kötü ahlak, sirkenin balı bozduğu gibi ameli bozar.”[1] İnsanlara en faydalı olan: Kendisine, babasına, annesine, ailesine, çocuklarına ve Müslüman kardeşlerine faydalı olan kimsedir. Kendisine, ailesine ve çocuklarına, Allah Teala’nın ve rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’in emirlerine uyarak faydalı olur, ibadetleri, taatleri ve kendisine cennette ahiret saadetine ulaştıracak her şeyi eda eder, Allah Azze ve Celle’nin ve rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’in yasaklarından sakınır, haramları ve kötülükleri terk eder, onlara iyilik yaparak sevindirir ve hizmetlerini görür. Allah’ın en sevdiği amellerle Müslüman kardeşlerine faydalı olur: İyilik yaparak Müslüman kardeşini sevindirir. Bunun en aşağısı onu güleryüz ile karşılamasıdır. Zira Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “İyilikten hiçbir şeyi küçük görmeyiniz. Hatta kardeşini güler yüz ile karşılamak olsa bile.”[2] Yine şöyle buyurmuştur: “Kardeşine güleryüz göstermen sadakadır.”[3] Sıkıntıdan kurtarmak: Müslümanı malıyla, makamıyla, yardımıyla veya yol göstermesiyle üzüntüden kurtarmak. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kim bir mümini dünya sıkıntılarından bir sıkıntıdan kurtarırsa Allah da onu kıyamet gününün sıkıntısından kurtarır.”[4] Borcunu öder veya borçlusuna mühlet verir. Nitekim Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kim bir borçluya mühlet verirse, her gün için bir sadaka sevabı kazanır. Kim onun borcunu vadesi geldikten sonra tehir ederse, tehir ettiği müddetçe, her geçen gün (alacağı mal kadar) sadaka yazılır.”[5] Yine şöyle buyurmuştur: “Kim borçluya kolaylık gösterirse Allah da ona dünyada ve ahirette kolaylık gösterir.”[6] Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kim Allah'ın kendisini kıyamet gününün sıkıntısından kurtarmasını isterse darda olana nefes aldırsın veya tamamen bağışlayıversin”[7] Veya kardeşinden alacağını affederse kendisi için sadaka olur ve alacağını ertelemekten daha hayırlısını yapmış olur. Nitekim Allah Teala şöyle buyurmuştur: “Eğer (borçlu) darlık içinde ise, eli genişleyinceye kadar ona mühlet vermek (gerekir). Eğer (gerçekleri) anlarsanız bunu sadakaya (veya zekâta) saymak sizin için daha hayırlıdır.”(Bakara 280) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kim bir borçlusuna mühlet verirse veya alacağından vazgeçerse Allah onu kendi gölgesinde gölgelendirir.”[8] Aç kimseyi Allah rızası için doyurur ve bundan bir karşılık, övgü veya teşekkür beklemez. Allah Teala şöyle buyurmuştur: “Onlar, kendi canları çekmesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler. "Biz sizi Allah rızası için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz.”(İnsan 8-9) Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurmuştur: “Selamı yayınız, yemek yediriniz, Allah’ın sizlere emrettiği gibi kardeşler olunuz…”[9] Zira Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: “Hayırlınız yemek yediren ve selam alanlardır”[10] buyurmuştur. Müslüman kardeşinin ihtiyacını giderir veya onu hacetten kurtarır yahut bu konuda ona yardım eder veya onunla beraber yürür. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kim bir kardeşinin ihtiyacını görürse Allah da onun ihtiyacını görür.”[11] Yine şöyle buyurmuştur: “Kul, kardeşine yardımda bulundukça Allah da o kula yardımda bulunur.”[12] Başkalarına karşı öfkesini tutar. Zira Allah Azze ve Celle öfke anında bağışlayanları şöyle buyurarak övmüştür: “Kızdıkları zaman da kusurları bağışlarlar.”(Şura 37) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem de: “Kızma”[13] buyurarak öfkelenmemeyi tavsiye etmiştir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem öfke anında nefse hakim olmaya teşvik ederek bunun bir ibadet ve nefisle cihad olduğunu belirtmiştir: “Güçlü rakibini yenen değildir. Asıl güçlü öfkesi anında nefsine hâkim olandır.”[14] Öfkesini yutarak insanlara öfkesinin gereğiyle muamele etmez. Bilakis kendisini tutarak onları şerrinden korur ve bunun karşılığını Allah Azze ve Celle’den bekler. Zira Allah Teala öfkesini yutanları ve insanları affedenleri övmüş, onları bu iyiliklerinden dolayı sevdiğini haber vererek şöyle buyurmuştur: “Öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.”(Al-i İmran 134) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem öfkeyi yutmayı ve insanları affetmeyi teşvik ederek şöyle buyurmuştur: “Allah katında en büyük ecri kazandıran yudum, kulun Allah rızasını talep ederek yuttuğu öfke yudumudur.”[15] Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuştur ki: “Öfkesinin gereğini yerine getirebilecek güçte olduğu halde öfkesini yutan kimseyi, Allah Teâla Kıyamet günü, mahlûkatın başları üstüne davet eder; ta ki dilediği huriyi kendine seçsin.”[16] İşlediği amelleri veya Müslüman kardeşine hizmetini ifsat eden kötü ahlaktan uzaklaşır. İnsanlara güzel ahlak ile muamele ederek çok oruç tutanların ve gece namazı kılanların derecesine erişir. Nitekim Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle haber vermiştir: “Şüphesiz mümin, güzel ahlâkı sayesinde, çok oruç tutan ve çok namaz kılanların derecesine ulaşır."[17] Kıyamet günü mizanda terazisi ağır gelir. Zira Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Mizanda güzel ahlaktan daha ağır basan bir şey yoktur. Güzel ahlâk sahibi, ahlâkı sayesinde, namaz ve oruç sahibinin derecesine ulaşır.”[18] Muhakkak ki insanların Allah’a en sevimli olanı, insanlara en faydalı olanıdır. O herkese faydalı olur. Zira Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şu hadisiyle amel eder: “Sizden biriniz kendisi için istediği şeyi kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olmaz.”[19] O, kendisi için istediği hayrı kardeşi için de ister. Kendisi için hasıl olanın onlar için de hasıl olmasını ister. Aynı şekilde kendisi için sevmediği kötülüğü kardeşi için de istemez. Başkalarından üstün olmayı istemez. Bu da ancak hasedi, nefreti, kini ve ihaneti terk etmedikçe tamam olmaz. [1] Sahihu’l-Cami (176) [2] Müslim; Kitabu’l-Birr [3] Sahihu Süneni’t-Tirmizi (1594) [4] Müslim; Kitabu’z-Zikr [5] Sahihu’l-Cami (6108) [6] Müslim: Kitabu’z-Zikr [7] Müslim; Kitabu’l-Musakat [8] Müslim: Kitabu’z-Zühd [9] Sahihu’l-Cami (1089) [10] Sahihu’l-Cami (3318) [11] Buhari; Kitabu’l-Mezalim [12] Müslim; Kitabu’z-Zikr [13] Buhari; Kitabu’l-Edeb [14] Buhari; Kitabu’l-Edeb [15] Sahihu Süneni İbn Mace (3377) [16] Sahihu Süneni Ebi Davud (3997) [17] Sahihu Süneni Ebi Davud (4013) [18] Sahihu Süneni’t-Tirmizi (1629) [19] Buhari; Kitabu’l-İman

التفاصيل

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “İnsanların Allah’a en sevimli olanı insanlara en faydalı olanıdır. Amellerin Allah Azze ve Celle’ye en sevimli olanı bir müslümanı sevindirmek veya onun bir sıkıntısını kaldırmak veya borcunu ödemek veya açlığını gidermektir. Şüphesiz Müslüman kardeşimle beraber bir ihtiyacı için yürümem benim için mescitte bir ay itikaf yapmaktan hayırlıdır. Kim öfkesini tutarsa Allah onun ayıbını örter. Kim öfkesini yutarsa Allah kıyamet günü onun kalbini hoşnutlukla doldurur. Kim bir Müslüman kardeşinin ihtiyacı için yürürse Allah onun ayağını, ayakların kaydığı günde sabit kılar. Muhakkak ki kötü ahlak, sirkenin balı bozduğu gibi ameli bozar.”[1] İnsanlara en faydalı olan: Kendisine, babasına, annesine, ailesine, çocuklarına ve Müslüman kardeşlerine faydalı olan kimsedir. Kendisine, ailesine ve çocuklarına, Allah Teala’nın ve rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’in emirlerine uyarak faydalı olur, ibadetleri, taatleri ve kendisine cennette ahiret saadetine ulaştıracak her şeyi eda eder, Allah Azze ve Celle’nin ve rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’in yasaklarından sakınır, haramları ve kötülükleri terk eder, onlara iyilik yaparak sevindirir ve hizmetlerini görür. Allah’ın en sevdiği amellerle Müslüman kardeşlerine faydalı olur: İyilik yaparak Müslüman kardeşini sevindirir. Bunun en aşağısı onu güleryüz ile karşılamasıdır. Zira Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “İyilikten hiçbir şeyi küçük görmeyiniz. Hatta kardeşini güler yüz ile karşılamak olsa bile.”[2] Yine şöyle buyurmuştur: “Kardeşine güleryüz göstermen sadakadır.”[3] Sıkıntıdan kurtarmak: Müslümanı malıyla, makamıyla, yardımıyla veya yol göstermesiyle üzüntüden kurtarmak. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kim bir mümini dünya sıkıntılarından bir sıkıntıdan kurtarırsa Allah da onu kıyamet gününün sıkıntısından kurtarır.”[4] Borcunu öder veya borçlusuna mühlet verir. Nitekim Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kim bir borçluya mühlet verirse, her gün için bir sadaka sevabı kazanır. Kim onun borcunu vadesi geldikten sonra tehir ederse, tehir ettiği müddetçe, her geçen gün (alacağı mal kadar) sadaka yazılır.”[5] Yine şöyle buyurmuştur: “Kim borçluya kolaylık gösterirse Allah da ona dünyada ve ahirette kolaylık gösterir.”[6] Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kim Allah'ın kendisini kıyamet gününün sıkıntısından kurtarmasını isterse darda olana nefes aldırsın veya tamamen bağışlayıversin”[7] Veya kardeşinden alacağını affederse kendisi için sadaka olur ve alacağını ertelemekten daha hayırlısını yapmış olur. Nitekim Allah Teala şöyle buyurmuştur: “Eğer (borçlu) darlık içinde ise, eli genişleyinceye kadar ona mühlet vermek (gerekir). Eğer (gerçekleri) anlarsanız bunu sadakaya (veya zekâta) saymak sizin için daha hayırlıdır.”(Bakara 280) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kim bir borçlusuna mühlet verirse veya alacağından vazgeçerse Allah onu kendi gölgesinde gölgelendirir.”[8] Aç kimseyi Allah rızası için doyurur ve bundan bir karşılık, övgü veya teşekkür beklemez. Allah Teala şöyle buyurmuştur: “Onlar, kendi canları çekmesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler. "Biz sizi Allah rızası için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz.”(İnsan 8-9) Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurmuştur: “Selamı yayınız, yemek yediriniz, Allah’ın sizlere emrettiği gibi kardeşler olunuz…”[9] Zira Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: “Hayırlınız yemek yediren ve selam alanlardır”[10] buyurmuştur. Müslüman kardeşinin ihtiyacını giderir veya onu hacetten kurtarır yahut bu konuda ona yardım eder veya onunla beraber yürür. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kim bir kardeşinin ihtiyacını görürse Allah da onun ihtiyacını görür.”[11] Yine şöyle buyurmuştur: “Kul, kardeşine yardımda bulundukça Allah da o kula yardımda bulunur.”[12] Başkalarına karşı öfkesini tutar. Zira Allah Azze ve Celle öfke anında bağışlayanları şöyle buyurarak övmüştür: “Kızdıkları zaman da kusurları bağışlarlar.”(Şura 37) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem de: “Kızma”[13] buyurarak öfkelenmemeyi tavsiye etmiştir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem öfke anında nefse hakim olmaya teşvik ederek bunun bir ibadet ve nefisle cihad olduğunu belirtmiştir: “Güçlü rakibini yenen değildir. Asıl güçlü öfkesi anında nefsine hâkim olandır.”[14] Öfkesini yutarak insanlara öfkesinin gereğiyle muamele etmez. Bilakis kendisini tutarak onları şerrinden korur ve bunun karşılığını Allah Azze ve Celle’den bekler. Zira Allah Teala öfkesini yutanları ve insanları affedenleri övmüş, onları bu iyiliklerinden dolayı sevdiğini haber vererek şöyle buyurmuştur: “Öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.”(Al-i İmran 134) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem öfkeyi yutmayı ve insanları affetmeyi teşvik ederek şöyle buyurmuştur: “Allah katında en büyük ecri kazandıran yudum, kulun Allah rızasını talep ederek yuttuğu öfke yudumudur.”[15] Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuştur ki: “Öfkesinin gereğini yerine getirebilecek güçte olduğu halde öfkesini yutan kimseyi, Allah Teâla Kıyamet günü, mahlûkatın başları üstüne davet eder; ta ki dilediği huriyi kendine seçsin.”[16] İşlediği amelleri veya Müslüman kardeşine hizmetini ifsat eden kötü ahlaktan uzaklaşır. İnsanlara güzel ahlak ile muamele ederek çok oruç tutanların ve gece namazı kılanların derecesine erişir. Nitekim Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle haber vermiştir: “Şüphesiz mümin, güzel ahlâkı sayesinde, çok oruç tutan ve çok namaz kılanların derecesine ulaşır."[17] Kıyamet günü mizanda terazisi ağır gelir. Zira Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Mizanda güzel ahlaktan daha ağır basan bir şey yoktur. Güzel ahlâk sahibi, ahlâkı sayesinde, namaz ve oruç sahibinin derecesine ulaşır.”[18] Muhakkak ki insanların Allah’a en sevimli olanı, insanlara en faydalı olanıdır. O herkese faydalı olur. Zira Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şu hadisiyle amel eder: “Sizden biriniz kendisi için istediği şeyi kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olmaz.”[19] O, kendisi için istediği hayrı kardeşi için de ister. Kendisi için hasıl olanın onlar için de hasıl olmasını ister. Aynı şekilde kendisi için sevmediği kötülüğü kardeşi için de istemez. Başkalarından üstün olmayı istemez. Bu da ancak hasedi, nefreti, kini ve ihaneti terk etmedikçe tamam olmaz. [1] Sahihu’l-Cami (176) [2] Müslim; Kitabu’l-Birr [3] Sahihu Süneni’t-Tirmizi (1594) [4] Müslim; Kitabu’z-Zikr [5] Sahihu’l-Cami (6108) [6] Müslim: Kitabu’z-Zikr [7] Müslim; Kitabu’l-Musakat [8] Müslim: Kitabu’z-Zühd [9] Sahihu’l-Cami (1089) [10] Sahihu’l-Cami (3318) [11] Buhari; Kitabu’l-Mezalim [12] Müslim; Kitabu’z-Zikr [13] Buhari; Kitabu’l-Edeb [14] Buhari; Kitabu’l-Edeb [15] Sahihu Süneni İbn Mace (3377) [16] Sahihu Süneni Ebi Davud (3997) [17] Sahihu Süneni Ebi Davud (4013) [18] Sahihu Süneni’t-Tirmizi (1629) [19] Buhari; Kitabu’l-İman