البحث

عبارات مقترحة:

الظاهر

هو اسمُ فاعل من (الظهور)، وهو اسمٌ ذاتي من أسماء الربِّ تبارك...

المؤمن

كلمة (المؤمن) في اللغة اسم فاعل من الفعل (آمَنَ) الذي بمعنى...

الوكيل

كلمة (الوكيل) في اللغة صفة مشبهة على وزن (فعيل) بمعنى (مفعول) أي:...

ONLARLA OTURMAYIN

التركية - Türkçe

المؤلف
القسم مقالات
النوع نصي
اللغة التركية - Türkçe
المفردات الإيمان بالله
"O' Allah, kitapta size şöyle indirmiştir ki, Allah 'ın ayetlerinin inkar, veyahut onlarla alay edildiğini işittiğin zaman, onlar bundan başka bir söze dalıncaya (başka bir konuya geçinceye) kadar, kafirlerle birlikte oturmayın,. Yoksa sizde onlar gibi olursunuz. Elbette Allah ' münafikları ve kafirleri cehennemde bir araya getirecektir. "nisa Sana kitapla şu hükümleri ihtiva eden ayetler İndirdi: Allah'ın ayetlerinin inkar edildiğini, alay edildiğini işitirsen, katiyyetle onlarla oturup (istihza) kalmayın; ancak, (başka bir mevzuya dalarlarsa) değilse, s izde onlar gibisiniz. Sana indirilen kitapta şöyle hükümler var: Eğer Allah'ın ayetleri ile alay ve küfür edildiğini işittiğinde, veyahut (işitmeden kasıt) hadisi şerifte; '"bir münker gördüğünüzde ..." Bu hadis, nıünkeri gördüğümüzdeki sorumluluğu bildiriyor Görme ve işitme arasında bir sorumluluğumuz, vardır, işitme daha şümullüdür. Buradaki inkar, küfürdur. Allah'ın ayetleri ile alay edenlerle aynı ortamda durmak, onlarla aynı hükmü giyeceğimiz anlamındadır. İstihza ve tahziri bîr birinden ayırmamız gerekir. Bunlar birbirine karıştırılan mevzulardır. Alay bütün bu mevzuları içine alır. Çünkü mahiyeti farklıdır. Küçümseme ve alay gibi konularıda içine alır. Kur'anın bu devir de yaşanmayacağını söylemekle alay etmek, küfre girmek, bunları iyi bilmek gerekir. Yanımızdakiler her hangi bir mevzuyu İnandim deyipte alay konusu yapabilirler, sonrada şaka yapıyordum diyerek mazeret sunmaları, katiyyetle böyle bir sorumsuzluk mazeret olamaz. Bu nedenle müslümanın, nerede ve nasıl İstihzanın vuku bulduğunu çok iyi bilinmesi gerekir. Dindeki hassasiyetimizi muhafaza etmez isek, din dışı hassasiyetler gelişir. Biz meseleleri lüzumundan fazla hassaslaştırıyoruz. Aksine bu hassasiyetle, denklik sağlanmış olur. Bu denkliğin sağlanması için, küfrün ve istihzanın nasıl vuku buduğunu bilmemiz gerekir. Bu ayetin karinesi, şu ayetlerdir: "İsraİloğullarından küfredenlcr, Davud ve Meryemoğlu İsa diliyle lanetlenmişlerdir. Bu isyan ve haddi aşmaları yüzündendir. -İşledikleri kötülüklerden bir birilerini men etmezlerdi. İşlemiş oldukları bu şeyler ne kötü idi"maide 75-79 Onların lanetlenme sebeblerinden biride, birbirlerini münkerden alıkoymamalarındandı. İnsanlar, işledikleri kötülükler den birbirlerini alıkoymazlarsa, bu davranışlar, lanetlenmeye sebep olur. Allah'ın ayetleri ile alay etmek, yahut orada oturup kalmak, veya sukut etmekle onlardan oluruz. Benî israilin haktan yapmadaki en önemli sebeplerinden biride, birbirilerini kötülüklerden men etmemeleridir. Bu konu ile ilgili olarak, İbni Mesut tan gelen bir rivayette: "onlar birbirlerini bir münker yaparken gördüklerinde, "sakın bunu yapma" deyip yasaklarlar, ikinci bir kez tekrar yapıldığında, (uyarıyı bırakıp) onlarla beraber oturup yemek yerler. Allah' onların kalplerini bir birine benzetti." Burada münkere mani olmak gündeme geliyor. Marufu emretmek değil. Münker kötülüğün topluca adıdır. Münkerin en üstünü " şirk" Marufun en üstünü ise, "Tevhit"tir. Bu ayet ışığında anlıyoruz ki, münkerin ne olduğunu bilmenin, ötesinde mani olmamız gerekiyor. Aksi takdirde akıbet aynı olur. "Ya münkere mani olursunuz veya duanız kabul olmaz." " Münkere mani olmak, İmanı korumak tır. "Sen kendi imanını korursan, Allah'da senin imanını korur. Münkeri gören her mükellef bundan kendini sorumsuz tutamaz. Bilakis, bilenin sorumluluğu daha fazladır. Bilmiyen ise, öğrenmediği için şümullüdür. Telafisi mümkün olmayan müşkülatlara düşüldüğünde (ipin ucunu kaçırmak) bu bizi ümitsizliğe düşürür. Bir münkcrc düşülse bile, ümitsiz olmamalıdır. Çünkü, ümitsizlik mü'mine haramdır. Ama telafîsi mümkün olmayan müşkilat bizi şaşkın eder. Hal çaresi çok zordur. Bunun halli için ilim ehli olmak gerekir. "Yaltaklanarak hak söylenmez." - kalpteki dengesizlik ortamı oluşturur.*- dini siyasetten uzaklaştırmak gerekir. *-münkere karşı gelmek illada birilerini döverek zorluyarak önlemek değildir. İkna yolunu kullanmak gerekir.*- her ferdin inandığını yaşaması gerekir.*-bizim silahımız, anlatmak ikna etmektir; zor kullanmak değildir.*-insan, tarafsız değil, adil olması gerekir, Adalet, Allah' korkusunu gerektirir, -* münkeri kalıplaşmış manada anlamamalıyız; Allah' ve Rasulünün emrettiği her şeyin muhalifi münker olabilir.*-ınünkerden alıkonmazsa, sonuç, onlar gibi olmak.-* geşmişe güvenilmez, gelecekten ümit kesilmez.-* siz kendiniz ve geleceğe bıraktığınızla övünün.-* "siz Allah'ın dinini yaşatmazsanız, Allah'ın onları onlarında Allah'ı seven (başka) bir topluluk meydana getirir."

التفاصيل

"O' Allah, kitapta size şöyle indirmiştir ki, Allah 'ın ayetlerinin inkar, veyahut onlarla alay edildiğini işittiğin zaman, onlar bundan başka bir söze dalıncaya (başka bir konuya geçinceye) kadar, kafirlerle birlikte oturmayın,. Yoksa sizde onlar gibi olursunuz. Elbette Allah ' münafikları ve kafirleri cehennemde bir araya getirecektir. "nisa Sana kitapla şu hükümleri ihtiva eden ayetler İndirdi: Allah'ın ayetlerinin inkar edildiğini, alay edildiğini işitirsen, katiyyetle onlarla oturup (istihza) kalmayın; ancak, (başka bir mevzuya dalarlarsa) değilse, s izde onlar gibisiniz. Sana indirilen kitapta şöyle hükümler var: Eğer Allah'ın ayetleri ile alay ve küfür edildiğini işittiğinde, veyahut (işitmeden kasıt) hadisi şerifte; '"bir münker gördüğünüzde ..." Bu hadis, nıünkeri gördüğümüzdeki sorumluluğu bildiriyor Görme ve işitme arasında bir sorumluluğumuz, vardır, işitme daha şümullüdür. Buradaki inkar, küfürdur. Allah'ın ayetleri ile alay edenlerle aynı ortamda durmak, onlarla aynı hükmü giyeceğimiz anlamındadır. İstihza ve tahziri bîr birinden ayırmamız gerekir. Bunlar birbirine karıştırılan mevzulardır. Alay bütün bu mevzuları içine alır. Çünkü mahiyeti farklıdır. Küçümseme ve alay gibi konularıda içine alır. Kur'anın bu devir de yaşanmayacağını söylemekle alay etmek, küfre girmek, bunları iyi bilmek gerekir. Yanımızdakiler her hangi bir mevzuyu İnandim deyipte alay konusu yapabilirler, sonrada şaka yapıyordum diyerek mazeret sunmaları, katiyyetle böyle bir sorumsuzluk mazeret olamaz. Bu nedenle müslümanın, nerede ve nasıl İstihzanın vuku bulduğunu çok iyi bilinmesi gerekir. Dindeki hassasiyetimizi muhafaza etmez isek, din dışı hassasiyetler gelişir. Biz meseleleri lüzumundan fazla hassaslaştırıyoruz. Aksine bu hassasiyetle, denklik sağlanmış olur. Bu denkliğin sağlanması için, küfrün ve istihzanın nasıl vuku buduğunu bilmemiz gerekir. Bu ayetin karinesi, şu ayetlerdir: "İsraİloğullarından küfredenlcr, Davud ve Meryemoğlu İsa diliyle lanetlenmişlerdir. Bu isyan ve haddi aşmaları yüzündendir. -İşledikleri kötülüklerden bir birilerini men etmezlerdi. İşlemiş oldukları bu şeyler ne kötü idi"maide 75-79 Onların lanetlenme sebeblerinden biride, birbirlerini münkerden alıkoymamalarındandı. İnsanlar, işledikleri kötülükler den birbirlerini alıkoymazlarsa, bu davranışlar, lanetlenmeye sebep olur. Allah'ın ayetleri ile alay etmek, yahut orada oturup kalmak, veya sukut etmekle onlardan oluruz. Benî israilin haktan yapmadaki en önemli sebeplerinden biride, birbirilerini kötülüklerden men etmemeleridir. Bu konu ile ilgili olarak, İbni Mesut tan gelen bir rivayette: "onlar birbirlerini bir münker yaparken gördüklerinde, "sakın bunu yapma" deyip yasaklarlar, ikinci bir kez tekrar yapıldığında, (uyarıyı bırakıp) onlarla beraber oturup yemek yerler. Allah' onların kalplerini bir birine benzetti." Burada münkere mani olmak gündeme geliyor. Marufu emretmek değil. Münker kötülüğün topluca adıdır. Münkerin en üstünü " şirk" Marufun en üstünü ise, "Tevhit"tir. Bu ayet ışığında anlıyoruz ki, münkerin ne olduğunu bilmenin, ötesinde mani olmamız gerekiyor. Aksi takdirde akıbet aynı olur. "Ya münkere mani olursunuz veya duanız kabul olmaz." " Münkere mani olmak, İmanı korumak tır. "Sen kendi imanını korursan, Allah'da senin imanını korur. Münkeri gören her mükellef bundan kendini sorumsuz tutamaz. Bilakis, bilenin sorumluluğu daha fazladır. Bilmiyen ise, öğrenmediği için şümullüdür. Telafisi mümkün olmayan müşkülatlara düşüldüğünde (ipin ucunu kaçırmak) bu bizi ümitsizliğe düşürür. Bir münkcrc düşülse bile, ümitsiz olmamalıdır. Çünkü, ümitsizlik mü'mine haramdır. Ama telafîsi mümkün olmayan müşkilat bizi şaşkın eder. Hal çaresi çok zordur. Bunun halli için ilim ehli olmak gerekir. "Yaltaklanarak hak söylenmez." - kalpteki dengesizlik ortamı oluşturur.*- dini siyasetten uzaklaştırmak gerekir. *-münkere karşı gelmek illada birilerini döverek zorluyarak önlemek değildir. İkna yolunu kullanmak gerekir.*- her ferdin inandığını yaşaması gerekir.*-bizim silahımız, anlatmak ikna etmektir; zor kullanmak değildir.*-insan, tarafsız değil, adil olması gerekir, Adalet, Allah' korkusunu gerektirir, -* münkeri kalıplaşmış manada anlamamalıyız; Allah' ve Rasulünün emrettiği her şeyin muhalifi münker olabilir.*-ınünkerden alıkonmazsa, sonuç, onlar gibi olmak.-* geşmişe güvenilmez, gelecekten ümit kesilmez.-* siz kendiniz ve geleceğe bıraktığınızla övünün.-* "siz Allah'ın dinini yaşatmazsanız, Allah'ın onları onlarında Allah'ı seven (başka) bir topluluk meydana getirir."