البحث

عبارات مقترحة:

المعطي

كلمة (المعطي) في اللغة اسم فاعل من الإعطاء، الذي ينوّل غيره...

المحسن

كلمة (المحسن) في اللغة اسم فاعل من الإحسان، وهو إما بمعنى إحسان...

الأول

(الأوَّل) كلمةٌ تدل على الترتيب، وهو اسمٌ من أسماء الله الحسنى،...

Muhammed (s.a.s.) Ümmetinin Diğer Üm­metlere Olan Üstünlüğü

التركية - Türkçe

المؤلف
القسم مقالات
النوع نصي
اللغة التركية - Türkçe
المفردات الحضارة الإسلامية
Abdullah bin Ömer (r.huma)dan rivayetle, kendisi Resûlullah (s.a.s.)’den şöyle buyururken işitmiştir: “Şüphesiz sizin, sizden önceki yaşayan ümmetlere olan bekanız, güne­şin batımına dek ikindi namazı arası gibi (olma) hâlidir. (Şöyle ki): Tevrat ehli Tevrat’ı getirirler ve gün ortasına kadar çalışırlar. Sonra da çalışmayı bırakıp bir kırat onlara ancak verilir. Sonra İncil ehli İncil’i getirirler ve ikindi namazına ka­dar çalışırlar. Sonra çalışmayı bırakıp birer birer kırat onlara ancak verilir. Sonra da Kur’ân verdiklerimiz (Muhammed (s.a.s.) ümmeti) güneşin batışına kadar çalışırlar. Onlara da ikişer ikişer kırat verilir. Yahudi ve hıristiyanlar bunun üzerine: “Ey Rabbimiz! Sen onlara ikişer ikişer kırat verdin ve bize de birer kırat verdin, halbuki biz daha çok çalışmıştık!” dediler. Allah-u Azze ve Celle de: “Sizin hakkınızı vermede bir haksız­lık ettim mi?” diye sorar. Onlar da: “Hayır” derler. O da: “Öyleyse bu benim ihsanımdır, onu dilediğime veririm.” diye buyurdu.”[2] v Buhârî’de (2268) geçen başka bir rivayet şöyledir: “Sizin ve kitap ehlinin durumu, işçileri çalıştıran bir ada­mın durumu gibidir. Adam: “Kim bana yarım gün bir kırat ücretle çalışır?” diye sorar. Bunun üzerine yahudiler çalışırlar. Sonra adam: “Kim bana gün ortasından ikindi namazına ka­dar bir kırat ücretle çalışır?” diye sorar. Bunun üzerine de hıristiyanlar çalışırlar. Yine adam: “Kim bana ikindi namazın­dan güneşin batımına kadar iki kırat ücretle çalışır?” diye so­rar. Ve sizler de (Ey Muhammed (s.a.s.) ümmeti) onlarsınız. Bu olay üzerine yahudi ve hıristiyanlar öfkelenip: “Biz daha çok çalıştık daha az alıyoruz” dediler. Yüce Allah (c.c.): “Sizin hak­kınızdan bir şeyler eksilttim mi?” diye sorar. Onlar: “Hayır” derler. O da: “İşte bu benim fazlımdır, onu dilediğime veri­rim” diye buyurur. v Yine Buhârî’de (2269) geçen bir lafız şöyledir: “Sizlerle, yahudi ve hıristiyanların misali, işçiler çalıştıran bir adamın durumuna benzer. Adam: “Kim bana yarım gün bir kırat ücretle çalışır?” diye sordu. Bu sorusu üzerine yahudiler (teklifini kabul edip) bir kırat ücret almak için çalış­tılar. Sonra da hıristiyanlar bir kırat ücret almak için çalıştılar. Sonra da sizler (Muhammed Ümmeti) ikindi namazından güneşin batımına kadar ikişer ikişer kırat ücretle çalıştınız (ve o kadar aldınız). Bunu gören yahudi ve hıristiyanlar öfkele­nip: “Bizler daha çok çalıştık daha az aldık” dediler. Allahu Teâlâ da: “Ben sizin hakkınızdan bir şey eksilttim mi?” dedi. Onlar da: “Hayır” dediler. Allahu Teâlâ da: “İşte bu benim fazlımdır, dilediğime onu veririm” diye buyurdu. v Buhârî’de (3459) yine geçen bir rivayet lafzı şöyledir: “Si­zinle, sizden önceki ümmetlerin eceli, güneş batıma dek ikindi namazı arası (gibi) olma hâlidir. Sizlerle, yahudi ve hıristiyanların arasındaki misal, işçiler çalıştıran bir adamın durumuna benzer. Adam: “Kim bana yarım gün bir kırat üc­retle çalışır?” diye sordu. Yahudiler de (bu teklifi üzerine) bir kırat almak için çalıştılar. Adam: “Kim bana günün yarısından ikindi namazına kadar bir kırat ücretle çalışır?” dedi. hıristiyanlar da (bu teklif üzerine) bir kırat için çalıştılar. Sonra adam: “Kim bana ikindi namazından güneşin batımına kadar ikişer ikişer kırat ücretle çalışır?” diye sordu. Ve sizler de (Mu­hammed ümmeti) bunda çalışanlar oldunuz ve ikişer ikişer kırat için çalıştınız. Dikkat; edin! Sizler için çalıştığınızın iki kat ecri vardır. Sonra yahudi ve hıristiyanlar bu olay karşısında öfkelenip: “Biz daha çok çalıştık ama daha az aldık” dediler. Allahu Teâlâ da: “Ben sizin hakkınızdan bir şey kısıp eksilttim mi?” diye sordu. Onlar da: “Hayır” dediler. Allah (c.c.) da: “İşte bu benim lütufumdur, onu istediğime veririm” diye buyurdu. v Yine Buhârî (5021)’de gelen rivayet şöyledir: “Sizlerle, sizden önceki ümmetlerin eceli, ikindi namazı ile güneş batımı (vakitleri) arası olma hâli gibidir. Sizlerle, yahudi ve hıristiyanların misali, işçiler çalıştıran bir adamın hâline benzer. Adam: “Kim bana yarım gün bir kırat ücretle çalışır?” diye sordu. Yahudiler (bu teklif karşısında) bir kırat için çalıştılar. Sonra adam: “Kim bana günün yarısından ikindi namazına kadar bir kırat ücretle çalışır?” diye sordu. hıristiyanlar da (bu teklifi karşısında) bir kırat için çalıştılar. Sonra adam: “Kim bana günün yarısından ikindi namazına kadar bir kırat ücretle çalışır?” diye sordu. hıristiyanlar da (bu teklifi üzerine) bir kırat için çalıştılar. Adam sonra yine: “Kim bana ikindi namazından güneşin batımına kadar ikişer ikişer kırat ücretle çalışır?” dedi. Ve sizler de (Muhammed (s.a.s.) ümmeti) bunda çalışanlar oldunuz ve ikişer ikişer kırat için çalıştınız. Bu olayı gören yahudiler ve hıristiyanlar öfkelenip: “Bizler daha çok çalıştık ancak daha az aldık.” dediler. Allahu Teâlâ da: “Ben sizin hakkınızda zulüm ettim mi?” diye sordu. Onlar da. “Hayır” dediler. Yüce Allah (c.c.) da: “Bu be­nim ihsanımdır. Onu dilediğime veririm” diye buyurdu. v Buhârî’de gelen (7467) yine başka bir rivayet lafzı şöyle­dir: “Sizinle, sizden önceki ümmetler olan bekânız, güneşin batımına dek ikindi namazı arası gibi (olma) hâlidir. (Şöyle ki): Tevrat ehli Tevrat’ı getirir ve gün ortasına kadar çalışırlar. Sonra da çalışmayı bırakıp bir kırat onlara ancak verilir. Sonra İncil ehli İncil’i getirirler ve ikindi namazına kadar çalı­şırlar. Sonra çalışmayı bırakıp birer birer kırat onlara ancak verilir. Sonra da Kur’ân verdiklerimiz (Muhammed (s.a.s.) üm­meti) güneşin batımına kadar çalışırlar. Onlar da ikişer ikişer kırat verilir. Bu olay üzerine Tevrat ehli: “Rabbimiz! Bunlar daha az çalıştılar ancak daha çok aldılar” dediler. Allahu Teâlâ: “Sizin hakkınızdan hiçbir şeyi ben eksilttim mi?” diye sordu. Onlar da: “Hayır” dediler. Allahu Teâlâ da: “Bu benim ihsanımdır. Onu istediğime veririm.” diye buyurdu. v Başka bir rivayeti Buhârî’de (7533) şu lafızla gelmiştir: “Şüphesiz sizin, sizden önce yaşamış ümmetlere olan be­kanız ancak güneşin batımına kadar ikindi namazı arası gibi (olma) hâlidir. (Şöyle ki): “Tevrat ehli Tevrat’ı getirirler ve gün ortasına kadar çalışırlar. Sonra da çalışmayıp bırakırlar ve bir kırat onlara ancak (karşılık olarak) verilir. Sonra da İncil ehli İncil’i getirirler ve ikindi namazı kılınana kadar çalışırlar. Sonra da çalışmayı bırakırlar ve onlara birer birer kırat ancak verilir. Sonra da Kur’ân ehli olan sizler getirilirsiniz. Sizler de gün batımına kadar çalışırsınız. Sizlere de ikişer ikişer kırat verilir. Bunun üzerine kitap ehli: “Bunlar bizden daha az ça­lıştılar ama daha fazla aldılar.” dediler. Allahu Teâlâ da: “Si­zin hakkınızda Ben hiç zulüm ettim mi?” diye sordu. Onlar da: “Hayır” dediler. O da: “Bu benim fazlımdır. Onu istedi­ğime veririm.” diye buyurdu.   -------------------------------------------------------------------------------- [1] Rikâk: Takvalı ve Huşûlu olmanın kalpteki incelikleri demektir. (Mütercim) [2] Buhârî 557.

التفاصيل

Abdullah bin Ömer (r.huma)dan rivayetle, kendisi Resûlullah (s.a.s.)’den şöyle buyururken işitmiştir: “Şüphesiz sizin, sizden önceki yaşayan ümmetlere olan bekanız, güne­şin batımına dek ikindi namazı arası gibi (olma) hâlidir. (Şöyle ki): Tevrat ehli Tevrat’ı getirirler ve gün ortasına kadar çalışırlar. Sonra da çalışmayı bırakıp bir kırat onlara ancak verilir. Sonra İncil ehli İncil’i getirirler ve ikindi namazına ka­dar çalışırlar. Sonra çalışmayı bırakıp birer birer kırat onlara ancak verilir. Sonra da Kur’ân verdiklerimiz (Muhammed (s.a.s.) ümmeti) güneşin batışına kadar çalışırlar. Onlara da ikişer ikişer kırat verilir. Yahudi ve hıristiyanlar bunun üzerine: “Ey Rabbimiz! Sen onlara ikişer ikişer kırat verdin ve bize de birer kırat verdin, halbuki biz daha çok çalışmıştık!” dediler. Allah-u Azze ve Celle de: “Sizin hakkınızı vermede bir haksız­lık ettim mi?” diye sorar. Onlar da: “Hayır” derler. O da: “Öyleyse bu benim ihsanımdır, onu dilediğime veririm.” diye buyurdu.”[2] v Buhârî’de (2268) geçen başka bir rivayet şöyledir: “Sizin ve kitap ehlinin durumu, işçileri çalıştıran bir ada­mın durumu gibidir. Adam: “Kim bana yarım gün bir kırat ücretle çalışır?” diye sorar. Bunun üzerine yahudiler çalışırlar. Sonra adam: “Kim bana gün ortasından ikindi namazına ka­dar bir kırat ücretle çalışır?” diye sorar. Bunun üzerine de hıristiyanlar çalışırlar. Yine adam: “Kim bana ikindi namazın­dan güneşin batımına kadar iki kırat ücretle çalışır?” diye so­rar. Ve sizler de (Ey Muhammed (s.a.s.) ümmeti) onlarsınız. Bu olay üzerine yahudi ve hıristiyanlar öfkelenip: “Biz daha çok çalıştık daha az alıyoruz” dediler. Yüce Allah (c.c.): “Sizin hak­kınızdan bir şeyler eksilttim mi?” diye sorar. Onlar: “Hayır” derler. O da: “İşte bu benim fazlımdır, onu dilediğime veri­rim” diye buyurur. v Yine Buhârî’de (2269) geçen bir lafız şöyledir: “Sizlerle, yahudi ve hıristiyanların misali, işçiler çalıştıran bir adamın durumuna benzer. Adam: “Kim bana yarım gün bir kırat ücretle çalışır?” diye sordu. Bu sorusu üzerine yahudiler (teklifini kabul edip) bir kırat ücret almak için çalış­tılar. Sonra da hıristiyanlar bir kırat ücret almak için çalıştılar. Sonra da sizler (Muhammed Ümmeti) ikindi namazından güneşin batımına kadar ikişer ikişer kırat ücretle çalıştınız (ve o kadar aldınız). Bunu gören yahudi ve hıristiyanlar öfkele­nip: “Bizler daha çok çalıştık daha az aldık” dediler. Allahu Teâlâ da: “Ben sizin hakkınızdan bir şey eksilttim mi?” dedi. Onlar da: “Hayır” dediler. Allahu Teâlâ da: “İşte bu benim fazlımdır, dilediğime onu veririm” diye buyurdu. v Buhârî’de (3459) yine geçen bir rivayet lafzı şöyledir: “Si­zinle, sizden önceki ümmetlerin eceli, güneş batıma dek ikindi namazı arası (gibi) olma hâlidir. Sizlerle, yahudi ve hıristiyanların arasındaki misal, işçiler çalıştıran bir adamın durumuna benzer. Adam: “Kim bana yarım gün bir kırat üc­retle çalışır?” diye sordu. Yahudiler de (bu teklifi üzerine) bir kırat almak için çalıştılar. Adam: “Kim bana günün yarısından ikindi namazına kadar bir kırat ücretle çalışır?” dedi. hıristiyanlar da (bu teklif üzerine) bir kırat için çalıştılar. Sonra adam: “Kim bana ikindi namazından güneşin batımına kadar ikişer ikişer kırat ücretle çalışır?” diye sordu. Ve sizler de (Mu­hammed ümmeti) bunda çalışanlar oldunuz ve ikişer ikişer kırat için çalıştınız. Dikkat; edin! Sizler için çalıştığınızın iki kat ecri vardır. Sonra yahudi ve hıristiyanlar bu olay karşısında öfkelenip: “Biz daha çok çalıştık ama daha az aldık” dediler. Allahu Teâlâ da: “Ben sizin hakkınızdan bir şey kısıp eksilttim mi?” diye sordu. Onlar da: “Hayır” dediler. Allah (c.c.) da: “İşte bu benim lütufumdur, onu istediğime veririm” diye buyurdu. v Yine Buhârî (5021)’de gelen rivayet şöyledir: “Sizlerle, sizden önceki ümmetlerin eceli, ikindi namazı ile güneş batımı (vakitleri) arası olma hâli gibidir. Sizlerle, yahudi ve hıristiyanların misali, işçiler çalıştıran bir adamın hâline benzer. Adam: “Kim bana yarım gün bir kırat ücretle çalışır?” diye sordu. Yahudiler (bu teklif karşısında) bir kırat için çalıştılar. Sonra adam: “Kim bana günün yarısından ikindi namazına kadar bir kırat ücretle çalışır?” diye sordu. hıristiyanlar da (bu teklifi karşısında) bir kırat için çalıştılar. Sonra adam: “Kim bana günün yarısından ikindi namazına kadar bir kırat ücretle çalışır?” diye sordu. hıristiyanlar da (bu teklifi üzerine) bir kırat için çalıştılar. Adam sonra yine: “Kim bana ikindi namazından güneşin batımına kadar ikişer ikişer kırat ücretle çalışır?” dedi. Ve sizler de (Muhammed (s.a.s.) ümmeti) bunda çalışanlar oldunuz ve ikişer ikişer kırat için çalıştınız. Bu olayı gören yahudiler ve hıristiyanlar öfkelenip: “Bizler daha çok çalıştık ancak daha az aldık.” dediler. Allahu Teâlâ da: “Ben sizin hakkınızda zulüm ettim mi?” diye sordu. Onlar da. “Hayır” dediler. Yüce Allah (c.c.) da: “Bu be­nim ihsanımdır. Onu dilediğime veririm” diye buyurdu. v Buhârî’de gelen (7467) yine başka bir rivayet lafzı şöyle­dir: “Sizinle, sizden önceki ümmetler olan bekânız, güneşin batımına dek ikindi namazı arası gibi (olma) hâlidir. (Şöyle ki): Tevrat ehli Tevrat’ı getirir ve gün ortasına kadar çalışırlar. Sonra da çalışmayı bırakıp bir kırat onlara ancak verilir. Sonra İncil ehli İncil’i getirirler ve ikindi namazına kadar çalı­şırlar. Sonra çalışmayı bırakıp birer birer kırat onlara ancak verilir. Sonra da Kur’ân verdiklerimiz (Muhammed (s.a.s.) üm­meti) güneşin batımına kadar çalışırlar. Onlar da ikişer ikişer kırat verilir. Bu olay üzerine Tevrat ehli: “Rabbimiz! Bunlar daha az çalıştılar ancak daha çok aldılar” dediler. Allahu Teâlâ: “Sizin hakkınızdan hiçbir şeyi ben eksilttim mi?” diye sordu. Onlar da: “Hayır” dediler. Allahu Teâlâ da: “Bu benim ihsanımdır. Onu istediğime veririm.” diye buyurdu. v Başka bir rivayeti Buhârî’de (7533) şu lafızla gelmiştir: “Şüphesiz sizin, sizden önce yaşamış ümmetlere olan be­kanız ancak güneşin batımına kadar ikindi namazı arası gibi (olma) hâlidir. (Şöyle ki): “Tevrat ehli Tevrat’ı getirirler ve gün ortasına kadar çalışırlar. Sonra da çalışmayıp bırakırlar ve bir kırat onlara ancak (karşılık olarak) verilir. Sonra da İncil ehli İncil’i getirirler ve ikindi namazı kılınana kadar çalışırlar. Sonra da çalışmayı bırakırlar ve onlara birer birer kırat ancak verilir. Sonra da Kur’ân ehli olan sizler getirilirsiniz. Sizler de gün batımına kadar çalışırsınız. Sizlere de ikişer ikişer kırat verilir. Bunun üzerine kitap ehli: “Bunlar bizden daha az ça­lıştılar ama daha fazla aldılar.” dediler. Allahu Teâlâ da: “Si­zin hakkınızda Ben hiç zulüm ettim mi?” diye sordu. Onlar da: “Hayır” dediler. O da: “Bu benim fazlımdır. Onu istedi­ğime veririm.” diye buyurdu.   -------------------------------------------------------------------------------- [1] Rikâk: Takvalı ve Huşûlu olmanın kalpteki incelikleri demektir. (Mütercim) [2] Buhârî 557.