الإنسان

تفسير سورة الإنسان

الترجمة التركية - مركز رواد الترجمة

Türkçe

الترجمة التركية - مركز رواد الترجمة

ترجمة معاني القرآن الكريم للغة التركية ترجمها فريق مركز رواد الترجمة بالتعاون مع موقع دار الأسلام www.islamhouse.com.

﴿بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ هَلْ أَتَىٰ عَلَى الْإِنْسَانِ حِينٌ مِنَ الدَّهْرِ لَمْ يَكُنْ شَيْئًا مَذْكُورًا﴾

İnsan (henüz) anılır bir şey değilken (yaratılmamışken) üzerinden uzunca bir zaman geçti.

﴿إِنَّا خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ مِنْ نُطْفَةٍ أَمْشَاجٍ نَبْتَلِيهِ فَجَعَلْنَاهُ سَمِيعًا بَصِيرًا﴾

Biz, insanı katışık nutfeden yarattık. Onu imtihan edelim diye kendisini işitir ve görür kıldık.

﴿إِنَّا هَدَيْنَاهُ السَّبِيلَ إِمَّا شَاكِرًا وَإِمَّا كَفُورًا﴾

Biz ona yolu gösterdik. İster şükreder, ister kâfir olur.

﴿إِنَّا أَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ سَلَاسِلَ وَأَغْلَالًا وَسَعِيرًا﴾

Elbette biz; kâfirlere zincirler, halkalar ve alevli Cehennem hazırladık.

﴿إِنَّ الْأَبْرَارَ يَشْرَبُونَ مِنْ كَأْسٍ كَانَ مِزَاجُهَا كَافُورًا﴾

İyiler ise katkısı kâfur olan içecekler dolu bir kadehten içerler.

﴿عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا عِبَادُ اللَّهِ يُفَجِّرُونَهَا تَفْجِيرًا﴾

(O) Allah’ın kullarının kendisinden içtikleri ve diledikleri gibi akıttıkları bir pınardır.

﴿يُوفُونَ بِالنَّذْرِ وَيَخَافُونَ يَوْمًا كَانَ شَرُّهُ مُسْتَطِيرًا﴾

Onlar adakları yerine getirirler ve kötülüğü yaygın bir günden korkarlar.

﴿وَيُطْعِمُونَ الطَّعَامَ عَلَىٰ حُبِّهِ مِسْكِينًا وَيَتِيمًا وَأَسِيرًا﴾

Yemeğe olan sevgilerine rağmen yoksula, yetime ve esire yemek yedirirler.

﴿إِنَّمَا نُطْعِمُكُمْ لِوَجْهِ اللَّهِ لَا نُرِيدُ مِنْكُمْ جَزَاءً وَلَا شُكُورًا﴾

Biz, sizi sadece Allah yüzü/rızası için doyuruyoruz. Sizden bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz.

﴿إِنَّا نَخَافُ مِنْ رَبِّنَا يَوْمًا عَبُوسًا قَمْطَرِيرًا﴾

"Doğrusu biz, suratların asılacağı korkunç şiddetli bir günde Rabbimizden korkarız."

﴿فَوَقَاهُمُ اللَّهُ شَرَّ ذَٰلِكَ الْيَوْمِ وَلَقَّاهُمْ نَضْرَةً وَسُرُورًا﴾

Bundan dolayı Allah da bugünün şerrinden onları korur ve onlara bir güzellik, bir sevinç verir.

﴿وَجَزَاهُمْ بِمَا صَبَرُوا جَنَّةً وَحَرِيرًا﴾

Sabretmeleri sebebi ile de onları cennetle ve ipek ile mükâfatlandırır.

﴿مُتَّكِئِينَ فِيهَا عَلَى الْأَرَائِكِ ۖ لَا يَرَوْنَ فِيهَا شَمْسًا وَلَا زَمْهَرِيرًا﴾

Orada koltuklara kurulurlar. Ne yakıcı bir güneş, ne de dondurucu bir soğuk görürler.

﴿وَدَانِيَةً عَلَيْهِمْ ظِلَالُهَا وَذُلِّلَتْ قُطُوفُهَا تَذْلِيلًا﴾

Gölgeleri kendilerine yakındır. Devşirilecek meyveleri de eğdirildikçe eğdirilmiştir.

﴿وَيُطَافُ عَلَيْهِمْ بِآنِيَةٍ مِنْ فِضَّةٍ وَأَكْوَابٍ كَانَتْ قَوَارِيرَا﴾

Çevrelerinde ise gümüş kaplar ve billur kâseler dolaştırılır.

﴿قَوَارِيرَ مِنْ فِضَّةٍ قَدَّرُوهَا تَقْدِيرًا﴾

Gümüşten billur kâseler... (Hizmetçiler) Onların ihtiyaçlarına göre ölçülerini belirlemiştir.

﴿وَيُسْقَوْنَ فِيهَا كَأْسًا كَانَ مِزَاجُهَا زَنْجَبِيلًا﴾

Onlara orada karışımı zencefil olan bir kadehten içirilir.

﴿عَيْنًا فِيهَا تُسَمَّىٰ سَلْسَبِيلًا﴾

Orada Selsebil adı verilen bir pınar da vardır.

﴿۞ وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَ إِذَا رَأَيْتَهُمْ حَسِبْتَهُمْ لُؤْلُؤًا مَنْثُورًا﴾

Yanlarında ölümsüz gençler dolaşır; onları gördüğünde saçılmış birer inci sanırsın.

﴿وَإِذَا رَأَيْتَ ثَمَّ رَأَيْتَ نَعِيمًا وَمُلْكًا كَبِيرًا﴾

Nereye bakarsan orada pek çok nimetler ve büyük bir saltanat görürsün.

﴿عَالِيَهُمْ ثِيَابُ سُنْدُسٍ خُضْرٌ وَإِسْتَبْرَقٌ ۖ وَحُلُّوا أَسَاوِرَ مِنْ فِضَّةٍ وَسَقَاهُمْ رَبُّهُمْ شَرَابًا طَهُورًا﴾

Üzerlerinde yeşil ipekli ve parlak atlastan elbiseler vardır. Gümüş bilezikler takınmışlardır. Rableri onlara tertemiz bir içecek içirmiştir.

﴿إِنَّ هَٰذَا كَانَ لَكُمْ جَزَاءً وَكَانَ سَعْيُكُمْ مَشْكُورًا﴾

İşte bu, sizin için bir ödüldür. Sizin çalışmanızın karşılığıdır.

﴿إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْآنَ تَنْزِيلًا﴾

Şüphe yok ki, Kur’an’ı sana elbette biz indirdik, biz!

﴿فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تُطِعْ مِنْهُمْ آثِمًا أَوْ كَفُورًا﴾

O halde Rabbinin hükmüne sabret ve onlardan hiçbir günahkâra ve kâfire de itaat etme!

﴿وَاذْكُرِ اسْمَ رَبِّكَ بُكْرَةً وَأَصِيلًا﴾

Sabah, akşam Rabbinin adını zikret.

﴿وَمِنَ اللَّيْلِ فَاسْجُدْ لَهُ وَسَبِّحْهُ لَيْلًا طَوِيلًا﴾

Geceleri de ona secde et ve geceleyin uzun (bir süre) onu tesbih et.

﴿إِنَّ هَٰؤُلَاءِ يُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ وَيَذَرُونَ وَرَاءَهُمْ يَوْمًا ثَقِيلًا﴾

Onlar; acele olanı (dünyayı) istiyorlar, ağır (çetin) günü arkalarına bırakıyorlar.

﴿نَحْنُ خَلَقْنَاهُمْ وَشَدَدْنَا أَسْرَهُمْ ۖ وَإِذَا شِئْنَا بَدَّلْنَا أَمْثَالَهُمْ تَبْدِيلًا﴾

Onları biz yarattık ve yaratılışlarını iyiden iyiye pekiştirdik. Dilediğimiz zaman da onları benzerleriyle değiştiririz.

﴿إِنَّ هَٰذِهِ تَذْكِرَةٌ ۖ فَمَنْ شَاءَ اتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِ سَبِيلًا﴾

Şüphesiz bu bir öğüttür. Dileyen kimse Rabbine giden yolu tutar.

﴿وَمَا تَشَاءُونَ إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ ۚ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًا﴾

Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Şüphesiz Allah; her şeyi bilendir, Hakîm'dir.

﴿يُدْخِلُ مَنْ يَشَاءُ فِي رَحْمَتِهِ ۚ وَالظَّالِمِينَ أَعَدَّ لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا﴾

Dilediğini rahmetine sokar. Zalimlere de acı bir azap hazırlamıştır.

الترجمات والتفاسير لهذه السورة: