الجميل
كلمة (الجميل) في اللغة صفة على وزن (فعيل) من الجمال وهو الحُسن،...
Âişe -radıyallahu anha- şöyle dedi: Sırtına iki kız çocuğunu almış yoksul bir kadın çıkageldi. Ona üç hurma verdim. O da kızlarına birer hurma verdi; kadın, (kalan) öteki hurmayı yemek için ağzına götürmüştü ki, kızları onu da istediler. Kadıncağız yemek istediği bu iki kızı arasında bölüştürdü. Kadının bu tutumuna hayran kaldım ve yaptığını Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e anlattım. Şöyle buyurdu: «Bu şefkati sebebiyle Allah Teâlâ, o kadına mutlaka cenneti vermiş (veya) bu sebeple onu cehennemden âzâd etmiştir.»
Âişe -radıyallahu anha-'nın hadisi büyüklerin küçüklere olan rahmetini açıklayan yeni bir alameti tarif etmektedir. Şöyle demiştir: "Sırtına iki kızını almış yoksul bir kadın çıkageldi. Ona üç hurma verdim." Yani o kadına üç hurma vermiştir. Bu yoksul kadın kızlardan birisine bir hurma, bir diğerine de bir hurma vermiştir. Sonra üçüncü hurmayı yemek için ağzına götürdüğünde bu iki kız çocuğu annelerinin yemek için ağzına götürdüğü hurmaya bakmış ve hurmayı istemişlerdir. Anne, hurmayı kendisi yememiş, bilakis hurmayı ikisi arasında bölüştürmüştür. Her iki kız çocuğu, bir buçuk hurma yemiş, ancak anne hiç bir şey yememiştir. Âişe -radıyallahu anhâ- bu kıssayı, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e zikretmiş ve kadının yaptığını haber verdiğinde Nebi -sallallahu aleyhi ve sellemi: «Bu şefkati sebebiyle Allah Teâlâ, o kadına mutlaka cenneti vermiş (veya) bu sebeple onu cehennemden âzâd etmiştir.» buyurmuştur. Çünkü bu anne, büyük bir rahmetle kızlarına rahmet ettiği için Allah Teâlâ, cenneti ona vacip kılmıştır.