البر
البِرُّ في اللغة معناه الإحسان، و(البَرُّ) صفةٌ منه، وهو اسمٌ من...
Enes -radıyallahu anh- anlatıyor: "Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ile beraber yürüyordum. Üzerinde Necran kumaşından yapılmış sert ve kalın kenarlı bir elbise vardı. Çölde yaşayan bir bedevi Arap yaklaşarak Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem-'in elbisesinin kenarından kuvvetlice çekti. O kadar ki, elbisesinin kenarı boyun bölgesinde iz bıraktı. Sonra şöyle dedi: “Ey Muhammed! Sende olan Allah (zekat) malından bana verilmesi için emret.” Bunun üzerine Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- o adama döndü, gülümsedi ve kendisine bir şeyler verilmesini emretti.”
Enes -radıyallahu anhu- anlatıyor: -"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ile beraber yürüyordum. Üzerinde Necran kumaşından yapılmış sert ve kalın kenarlı bir elbise vardı. Yani bu elbise Yemen'de bulunan Necran kentinde örülmüş alt tarafı çizgili, kenarları sert ve kalın bir elbiseydi. -Çölde yaşayan bir bedevi Arap arkasından yaklaşarak Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem-'in elbisesinin kenarından kuvvetlice çekti. Enes devamla, bu şiddetli çekmenin sonucunda Allah Rasûlünün arkasını dönerek, adamla göğüs göğüse geldiğini haber vermektedir. et-Tiybî ise, "Allah Rasûlü tüm bedeniyle geri dönerek göğüs göğüse kaldı. Zira Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- arkasına döneceği zaman tüm bedeniyle dönerdi. Bu adamın kaba davranışından etkilenip, genel adetini değiştirmedi" demiştir. -O kadar ki, elbisesinin kenarı omuzu üzerinde boyun yüzeyinde iz bıraktı. -Yüce Allah şu ayetinde ne kadar da doğru buyurmuştur: "Bedevî'ler, küfür ve nifak bakımından daha şiddetlidirler." (Tevbe Suresi, 97) -Sonra şöyle dedi: “Ey Muhammed! Bu adam müellefe-i kulûbtan bir kimseydi. Peygamberimize şiddetli bir üslupla ismiyle seslenerek, çok yumuşak olan bu peygambere karşı kaba davranmıştır. -Sende olan Allah malından (ganimetlerden) bana verilmesi için emret.” Yardımcılarına bana mal vermelerini emret. -Sende olan Allah malından (ganimetlerden) bana verilmesi için emret.” Yani bana vermeni istediğim ama asılda senin olmayan o maldan ver. Bir rivayette, "Bu mal ne senin ne de babanın malıdır. dedi. Bu malın müellefe-i kulûba verilen zekat malı olduğu tefsiri yapılmıştır. -Bunun üzerine Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- o adama şaşırarak baktı, acıyarak gülümsedi ve kendisine bir şeyler verilmesini emretti.”