الباطن
هو اسمٌ من أسماء الله الحسنى، يدل على صفة (الباطنيَّةِ)؛ أي إنه...
Lakît b. Sabre -radıyallahu anh-'dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir; "Ben Müntefikoğullarının Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e gönderilen elçisi veya elçileri arasında idim. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in evine vardığımızda onu evinde bulamadık, müminlerin annesi Âişe'ye rastladık. Bizim için hazîre (denilen bir yemek) hazırlanmasını emretti, (Hazîre) bizim için derhal hazırlandı. Ve bir de 'kina' getirildi. (Hadîs-i nakleden) Kuteybe aslında 'kina' ibaresini kullanmamıştır. Kina içinde hurma bulunan kap demektir. Derken Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- geldi ve: "(Evde yiyecek) birşeyler bulabildiniz mi? Yahut size bir şeyler hazırlanması emredildi mi?" dedi. Biz de "evet" ya Rasûlullah dedik. Biz Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ile beraber otururken bir çoban koyunlarını meraya götürüyor, yanında bir de yeni doğmuş meleyen bir kuzu vardı. Rasûlullah ona hitaben; Ey falanca ne doğurdu?" diye sorunca o da bir dişi kuzu diye cevap verdi. Rasûlullah; "(Öyleyse) onun yerine bize bir koyun kes" buyurdu, ve ilave etti; "Sakın bunu senin için kestiğimizi zannetme" (Bu hadîsi rivâyet edenlerden biri der ki; Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- "tahsebenne/zannetme" kelimesinin "sîn" harfini kesrayla değil "sîn" harfini fethayla telaffuz etti. Bizim yüz koyunumuz var daha fazla artmasını istemediğimiz İçin bu koyunu kestik. Her ne zaman ki, çoban bize bir yavru doğurtur getirirse, biz de onun yerine bir koyun keseriz buyurdu. " (Râvî) Lakît (sözlerine şöyle devam etti: Ben: "Yâ Rasûlallah! benim dilinde müstehcenlik olan bir karım var yani ağzı bozuk" (ona karşı tavrım ne olacak)?" dedim. (Efendimiz): "Öyleyse onu boşa" buyurdu. Lakît der ki: "Yâ Rasûlallah!, onunla aramızda uzun bir birliktelik varar ve bir de çocuk var" dedim. Rasûlullah: "Ona emret" buyurdu. (Râvi diyor ki: Peygamber bu sözüyle bana) "Ona öğüt ver" demek istiyordu. Rasûlullah: "Eğer onda bir hayır görürsen, nasihat etmeye devam edersin. Karını, cariyeni döver gibi dövme!" dedi. Ben; Ya Rasûlallah, bana abdestten bahset dedim. "Abdesti güzelce al, parmakların arasına suyu eriştir. Oruçlu değilken burnuna suyu çokça çek." buyurdu.
Değerli sahabi Lakît b. Sabre -radıyallahu anh- kendisinin Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem-'e gönderilen elçisi olduğunu beyan etmiştir. Genellikle bu elçiler topluluğu Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem-'e kendileri için önemli ve sıkıntılı olan şeyleri soruyorlardı. Aişe -radıyallahu anha- onlara çorba ve hurma ikram etti. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-in çobanını gördüler yanındada yeni doğmuş küçük bir kuzu vardı. Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem- ona bir koyun kemesini emretti. Bu elçiler topluluğu çoban için kesmediğini ve ziyafet hazırlaması için onu görevlendirip kabul etmediği zannedilmemesi gerektiğini haber vermişlerdir. Lakît b. Sabre -radıyallahu anh-'ın sorularından bir taneside ağzı bozuk olan hanımıyla muamelesinin nasıl olacağı hakkındaydı. Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem- eğer onda hayır varsa bunun ilacının ona nasihat etmek olduğunu haber vermiştir. Eğer hayır yoksa boşamasını söylemiştir. Aynı zamanda -aleyhisselam- kölesine vurduğu gibi hanımına vurmaması gerektiğini haber vermiştir. Aynı zamanda abdestten sormuş, Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem- yıkanan abdest azalarının her birisini güzelce yıkamasının ve mesh edilenlerinde tam bir şekilde mesh edilmesinin farz olduğunu beyan etmiştir. Parmakların arasını hilallemenin de sünnet olduğunu beyan etmiştir. Bu abdest azalarına suyun kesin olarak ulaşmasının garantisidir. Eğer su hilallemeden parmaklar arasına ulaşmıyor ise parmakları hilalliyerek suyun ulaşmasını sağlamak farz kapsamına girmektedir. Sonra oruç tutmayan kimsenin abdest alırken midesine su kaçmasından korktuğu için burnuna su çekerken sünnetin ne olduğunu açıklamıştır. Oruçlu değilken burna su çekilmesinde aşırıya gitmenin farz değilde sünnet olduğuna delalet etmektedir. Oruç tutmayan kimse bunda teşvik edilmiştir.