العنكبوت

تفسير سورة العنكبوت آية رقم 40

﴿ﭠﭡﭢﭣﭤﭥﭦﭧﭨﭩﭪﭫﭬﭭﭮﭯﭰﭱﭲﭳﭴﭵﭶﭷﭸﭹﭺﭻﭼﭽ ﴾

﴿فَكُلًّا أَخَذْنَا بِذَنْبِهِ ۖ فَمِنْهُمْ مَنْ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِ حَاصِبًا وَمِنْهُمْ مَنْ أَخَذَتْهُ الصَّيْحَةُ وَمِنْهُمْ مَنْ خَسَفْنَا بِهِ الْأَرْضَ وَمِنْهُمْ مَنْ أَغْرَقْنَا ۚ وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلَٰكِنْ كَانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ﴾

Daha önce bahsedilenlerin hepsini helâk edici azabımızla yakalayıverdik. Onlardan bazısı üzerlerine yığın halinde sertleşmiş çamurdan taşlar yağdırdığımız Lût kavmidir. Bazısı da kendisi ve evini yerin dibine geçirdiğimiz Karun’dur. Bazıları da boğarak helâk ettiğimiz Nuh’un, Firavun ve Haman’ın kavmidir. Allah, günahsız oldukları halde helâk ederek onlara zulmetmedi. Fakat onlar günahlar işleyerek kendilerine zulmettiler ve azabı hak ettiler.

الترجمة التركية للمختصر في تفسير القرآن الكريم

الترجمة التركية للمختصر في تفسير القرآن الكريم، صادر عن مركز تفسير للدراسات القرآنية.

الترجمات والتفاسير لهذه الآية: