القريب
كلمة (قريب) في اللغة صفة مشبهة على وزن (فاعل) من القرب، وهو خلاف...
Câbir b. Semure -radıyallahu anhuma- dedi ki; Kûfeliler(in bir kısmı vâli) Sa'd b. Ebû Vakkâs'ı (halife) Ömer İbnu'l-Hattâb -radıyallahu anh-'a şikâyet ettiler. Ömer de Sa'd'ı vâlilikten azledip Ammar b. Yâsir'i Kufeye vâli tayin etti. Kûfeliler Sa'd hakkındaki şikâyetlerini, "Sa'd namaz kıldırmasını bile bilmiyor" demeye kadar vardırmışlardı. Ömer, adam gönderip Sa'd'ı Medineye getirtti ve: Ey Ebû İshak! Bu adamlar senin namaz kıldırmayı bile bilmediğini iddia ediyorlar, dedi. Bunun üzerine Sa'd: Allah'a yemin ederim ki ben onlara Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in namazı gibi namaz kıldırdım; ondan hiçbir şeyi eksik bırakmadım. Yatsı namazını kıldırırken ilk iki rekatta uzunca ayakta durur, son iki rekati de hafif tutarım, dedi. Ömer: Senden bizim beklediğimiz de aslında budur, Ey Ebû İshak, dedi. Sonra, (durumu bir de yerinde araştırmak üzere) Sa'd ile birlikte bir veya birkaç adamı Kûfeye gönderdi. Görevli kişi Kûfelilerden Sa'd'ın durumunu soruşturdu, bütün mescidlere gidip cemaata Sa'd'ı sordu. Onlar da Sa'd hakkında hep övgü dolu sözler söylediler. En sonunda Absoğulları mescidine gitti (ve herkesi Sa'd hakkında bildiklerini Allah için söylemeye davet etti). Onlar arasından Ebû Sa'de Usâme b. Katâde kalktı ve şöyle dedi: Mâdem ki bize Allah adını verdin, söyliyeyim: Sa'd, askerle birlikte harbe gitmez, mal taksiminde eşitliği gözetmez, adâletle hükmetmez, dedi. Bunun üzerine Sa'd şöyle dedi: (Madem ki sen böyle dedin) Ben de senin hakkında vallahi üç dilek dileyeceğim: Allahım, senin bu kulun bu söylediklerinde yalancı ise, sen onun ömrünü uzat, fakirliğini artır ve kendisini fitnelere çarptır. Sonraları Usâme'ye hali sorulduğunda: Kocamış, fitneye uğramış zavallı bir ihtiyarım ben. Sa'd'ın bedduasına tutuldum, diye cevap verirdi. Hadisi, Câbir b. Semure'den rivayet eden râvi Abdülmelik b. Umeyr şöyle der: Daha sonraki zamanlarda o kişiyi ben de gördüm. Yaşlılıktan dolayı kaşları gözlerinin üzerine düşmüş olduğu halde yollarda rast geldiği kız çocuklarına göz kırpardı.
Ömer İbnu'l-Hattâb -radıyallahu anh- Sa'd b. Ebû Vakkâs -radıyallahu anh-'ı Kûfe'ye vali olarak tayin etti. Kûfeliler(in bir kısmı vâli) Sa'd b. Ebû Vakkâs'ı (halife) Ömer İbnu'l-Hattâb -radıyallahu anh-'a şikâyet ettiler. Hatta "Sa'd namaz kıldırmasını bile bilmiyor" demeye kadar vardırmışlardı. Nasıl olurki Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem-'in cennete gireceğine şahitlik ettiği bu değerli sahabi namaz kıldırmayı bilemezdi. Ömer, adam gönderip Sa'd'ı Medineye getirtti ve: Kûfe ehli senin namaz kıldırmayı bile bilmediğini iddia ediyorlar, dedi. Bunun üzerine Sa'd -radıyallahu anh- Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem-'in namazı gibi namaz kıldırdığını haber verdi. Yatsı namazını zikretti sanki -En doğrusunu Allah bilir- şikayet bu namaz ile alakalıydı. Şüphesiz ki ben Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem-'in namazı gibi namaz kıldırdım ondan hiçbir şeyi eksik bırakmadım. Yatsı namazını kıldırırken ilk iki rekatta uzunca ayakta durur, son iki rekati de hafif tutarım, dedi. Ömer: Senden bizim beklediğimiz de aslında budur, Ey Ebû İshak, diyerek onu tezkiye etti. Çünkü ondan beklenilen buydu. O iyi bir şekilde namaz kılmayı biliyordu ve o, Nebî -sallallahu aleyhi ve sellem-'in namazını emrederek kavmine namaz kıldırıyordu. Bununla birlikte Ömer -radıyallahu anh- bu meseleyi araştırdı. Çünkü o mesuliyeti üstlenmiş ve mesuliyetin kadrini biliyordu. Sonra, birkaç adamı Kûfeye gönderdi. Görevli kişiler Kûfelilerden Sa'd'ın durumunu soruşturdu ve bu kimseler hangi mescide girerse girsinler Sad hakkında hep övgü dolu sözler duydular. En sonunda Absoğulları mescidine gittiler (ve herkesi Sa'd hakkında bildiklerini Allah için söylemeye davet ettiler). Onlar arasından bir adam kalktı ve şöyle dedi: Mâdem ki bize Allah adını verdin, söyliyeyim: Sa'd, askerle birlikte harbe gitmez,ganimet elde ettiğinde mal taksiminde eşitliği gözetmez, insanlar arasında hükmettiğinde adâletle hükmetmez, dedi. Bu üç töhmetle onu suçladı. Bunun üzerine Sa'd şöyle dedi: (Madem ki sen böyle dedin) Ben de senin hakkında vallahi üç dilek dileyeceğim. Allah'ın onun ömrünü uzatmasını, fakirliğini artırmasını ve kendisini fitnelere çarptırmasını istedi. Bundan Alah'a sığınırız. Bu azamatli üç bedduadır. Ancak istisna ederek şayet bunu riya yada saygınlıktan dolayı bu kulun yaptı ise demiştir. Yani haksız yere yaptı ise demektir. Allah Teâlâ onun duasına icabet etti. Bu kimsenin ömrü uzun oldu, yaşlılıktan dolayı kaşları gözlerinin üzerine düştü. Bu kimse fakir birisiydi ve fitneye düçar oldu. Hatta bu haldeyken kocamış olduğu halde çarşı pazarda rast geldiği kız çocuklarına göz kırpardı. Bundan Allah'a sığınırız. Kendisi için fitneye uğramış zavallı bir ihtiyarım ben. Sa'd'ın bedduasına tutuldum derdi.