البحث

عبارات مقترحة:

اللطيف

كلمة (اللطيف) في اللغة صفة مشبهة مشتقة من اللُّطف، وهو الرفق،...

الملك

كلمة (المَلِك) في اللغة صيغة مبالغة على وزن (فَعِل) وهي مشتقة من...

الحفيظ

الحفظُ في اللغة هو مراعاةُ الشيء، والاعتناءُ به، و(الحفيظ) اسمٌ...

Hz. Peygamber’in Yürüme, Oturma ve Bir Yere Yas­lanma Şekli

التركية - Türkçe

المؤلف
القسم مقالات
النوع نصي
اللغة التركية - Türkçe
المفردات فضائله صلى الله عليه وسلم
Ebû Hureyre şöyle anlatmaktadır: Allah Elçisi'nden daha hızlı yürüyen bir kimse görmedim. Sanki yer onun için dürülüyordu. Biz kendimizi ona yetişmek için zorlardık. O aldırmadan yürürdü.[1] Hz. Ali şöyle demektedir: Resûlullah, yürüdüğü zaman, sanki bir yokuştan iniyormuşçasına vücudu dik olarak yürürdü. Arkadaşlarıyla yürürken, arkadaşları önünde, kendisi ise onların arkasında yürür ve: "Arkamı meleklere bırakın!" derdi.[2] Bu nedenle bir hadiste: "Arkadaşlarını öne sürerdi." denilmektedir. Kimi zaman yalın ayak kimi zaman da ayakkabıyla yürürdü. Arkadaşlarıyla yürürken bazen tek bazen de toplu olarak yürürdü. Bir keresinde yaptığı savaşların birinde yürürken parmağı yaralandı ve kan aktı. Bunun üzerine şu beyti söyledi: Sen sadece kanayan bir parmak değil misin? Allah yolunda gelmiştir başına gelen.[3] Yolculukta arkadaşlarının gerisinden gider, güçsüz kişiyi terkine bindirir ve onlara dua ederdi. Hz. Peygamber, kimi zaman yere, kimi zaman hasıra, kimi zaman da kilim/halı üzerine otururdu. Adiy b. Hâtim yanına geldiğinde onu evine davet etti. Câriye ona oturması için bir yastık verdi, o ise yastığı kendisi ile Adiy'in arasına koyup yere oturdu. Adiy: "Onun kral olmadığını anladım." dedi. Allah Elçisi, bazen sırt üstü yatıp uzandığı olduğu gibi, bazen de ayak ayak üzere atardı. Yastığa dayanarak otururdu. Kimi zaman sol yanına, kimi zaman da sağ yanına yaslanırdı. Halsiz kaldığı durumlarda, dışarı çıkma ihtiyacı hissettiğinde arkadaşlarından birine dayanarak çıkardı.   [1]     Tirmizî, "Menâkıb", 13. [2]     Müslim, "Fedâil", 82; Tirmizî, "Libâs", 20; "Menâkıb", 8; Dârimî, "Mukaddime", 10. [3]     Buhârî, "Cihâd", 9; "Edeb", 90; Müslim, "Cihâd", 112; Tirmizî, "Tefsîru Sûre 93".

التفاصيل

Ebû Hureyre şöyle anlatmaktadır: Allah Elçisi'nden daha hızlı yürüyen bir kimse görmedim. Sanki yer onun için dürülüyordu. Biz kendimizi ona yetişmek için zorlardık. O aldırmadan yürürdü.[1] Hz. Ali şöyle demektedir: Resûlullah, yürüdüğü zaman, sanki bir yokuştan iniyormuşçasına vücudu dik olarak yürürdü. Arkadaşlarıyla yürürken, arkadaşları önünde, kendisi ise onların arkasında yürür ve: "Arkamı meleklere bırakın!" derdi.[2] Bu nedenle bir hadiste: "Arkadaşlarını öne sürerdi." denilmektedir. Kimi zaman yalın ayak kimi zaman da ayakkabıyla yürürdü. Arkadaşlarıyla yürürken bazen tek bazen de toplu olarak yürürdü. Bir keresinde yaptığı savaşların birinde yürürken parmağı yaralandı ve kan aktı. Bunun üzerine şu beyti söyledi: Sen sadece kanayan bir parmak değil misin? Allah yolunda gelmiştir başına gelen.[3] Yolculukta arkadaşlarının gerisinden gider, güçsüz kişiyi terkine bindirir ve onlara dua ederdi. Hz. Peygamber, kimi zaman yere, kimi zaman hasıra, kimi zaman da kilim/halı üzerine otururdu. Adiy b. Hâtim yanına geldiğinde onu evine davet etti. Câriye ona oturması için bir yastık verdi, o ise yastığı kendisi ile Adiy'in arasına koyup yere oturdu. Adiy: "Onun kral olmadığını anladım." dedi. Allah Elçisi, bazen sırt üstü yatıp uzandığı olduğu gibi, bazen de ayak ayak üzere atardı. Yastığa dayanarak otururdu. Kimi zaman sol yanına, kimi zaman da sağ yanına yaslanırdı. Halsiz kaldığı durumlarda, dışarı çıkma ihtiyacı hissettiğinde arkadaşlarından birine dayanarak çıkardı.   [1]     Tirmizî, "Menâkıb", 13. [2]     Müslim, "Fedâil", 82; Tirmizî, "Libâs", 20; "Menâkıb", 8; Dârimî, "Mukaddime", 10. [3]     Buhârî, "Cihâd", 9; "Edeb", 90; Müslim, "Cihâd", 112; Tirmizî, "Tefsîru Sûre 93".