البحث

عبارات مقترحة:

المؤمن

كلمة (المؤمن) في اللغة اسم فاعل من الفعل (آمَنَ) الذي بمعنى...

الحليم

كلمةُ (الحليم) في اللغة صفةٌ مشبَّهة على وزن (فعيل) بمعنى (فاعل)؛...

الحفيظ

الحفظُ في اللغة هو مراعاةُ الشيء، والاعتناءُ به، و(الحفيظ) اسمٌ...

Atalar Üzerine Yemîn Etmek

التركية - Türkçe

المؤلف حسين آلجي ، Muhammed Şahin
القسم مقالات
النوع نصي
اللغة التركية - Türkçe
المفردات أنواع الشرك
Rasûlullah –salllahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu: "Atalarınız üzerine yemin etmeyin. Allah adına yemin eden de doğruyu söylesin ve yeminini tutsun. Kendisine yemin edilen kimse, yemin edene inansın.Bu hükme rıza göstermeyen Allah’tan uzaktır."

التفاصيل

Abdullah b. Ömer'den (r.a.) Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Atalarınız üzerine yemin etmeyin. Allah adına yemin eden de doğruyu söylesin ve yeminini tutsun.  Kendisine yemin edilen kimse, yemin edene inansın. Bu hükme rıza göstermeyen Allah'tan uzaktır." (İbn Mace Keffaret: 2, 4, 7, Nesai Sehv: 8, 9, Ahmed: 4/3)  "Allah adına yemin eden de doğruyu söylesin ve yeminini tutsun." ifadesiyle Allah (c.c.), kullarına yemin hususunda üzerlerine vacip olan görevleri bildiriyor ve kitabında kullarını buna teşvik ediyor.  Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: "Ey iman edenler! Allah'tan sakının ve doğru (sadık) larla birlikte olun." (Tevbe: 9/119)  "Şüphesiz, müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, gönülden (Allah'a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah'a) itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla (Allah'tan ) korkan erkekler ve saygıyla (Allah'tan) korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar, Allah'ı çokça zikreden erkekler ve (Allah'ı çokça) zikreden kadınlar, işte bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır." (Ahzab: 33/35)  "İtaat ve maruf güzel sözdür. Fakat iş, kesinlikle ve kararlılık gerektirdiği zaman, şayet Allah'a sadakat gösterselerdi, şüphesiz onlar için daha hayırlı olurdu." (Muhammed: 47/21) "Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik demek değildir. Ama iyilik, Allah'a, Ahiret Gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden, mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenene, ve kölelerin (özgürlükleri için) veren, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa göstenler ile zorda, hastalıkda ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler (in tutum ve davranışlarıdır.) İşte bunlar, doğru olanlardır ve muttaki olanlar da bunlardır." (Bakara: 2/177) "Kendisine yemin edilen kimse, yemin edene inansın. Bu hükme rıza göstermeyen Allah'tan uzaktır." Eğer kişi, hasmına karşı şeriatin bu hükmünden başkasına rıza göstermezse, yani sadece yemin etme yolu kalırsa, hasım yemine davet edilir, yemin ettiği taktirde yemin isteyen, yapılan yemine rıza göstermelidir, zira rıza göstermesi vaciptir. Eğer bu, halk arasında cereyan eden, kimi zamanlarda bazı kimselerin birbirlerine karşı kusurlu olmaları türünden vb. şeylerdense, bir müslümanın diğer bir müslüman üzerindeki hakkındandır. Böyle bir şeye sebep olan kişi özür dileyerek yeminle durumunu bildirirse veya böyle bir töhmetten habersiz olduğunu söylerse karşıdaki kişiye bunu kabul etmek düşer. Çünkü müslümanın müslüman üzerindeki hakkı, aksi sabit olmadıkça kardeşi hakkında hüsnü zan beslemektir. Nitekim Ömer'den (r.a.) gelen eser bu meyandadır.  Herhangi bir müslümandan zuhur etmiş kötü bir kelimeden dolayı, eğer ifadesinde hayra göre bir yorumlamaya çıkış bulunabiliyorsa, hakkında kötü düşünmemek gerekir. Burada tevazu, ülfet, mahabbet ve benzeri Allah'ın sevip dilediği maslahatlara ilişkin hususlar yer almaktadır.  Dolayısıyla uzak görüşlü olan bir kimse bunları kavrar. Çünkü bu, kalpleri Allah'a taatte birleştirmek manasına gelir. Ayrıca güzel ahlak kapsamına girer ki, kul için mizanda en ağır basacak olan şeydir. Nitekim hadiste böyle belirtilmiştir. Bu amel, en güzel ahlak kurallarındandır. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet Gününde müminin mizanında güzel ahlaktan daha ağır basacak bir şey yoktur. Gerçekten Allah ağzı bozuk kimseye buğzeder." (Ebu Davud, Edeb: 8, Tirmizi, Birr: 61. Tirmizi bu hadis için "sahih" tir demiştir) Ey kendi nefsine öğüt vermek isteyen! Seni Allah nazarında düzeltecek, ıslah edecek şeyi düşün. Allah'ın ve kullarının haklarına uy, müslümanları hep mutlu kıl. Müslümanlardan tiksinmeyi, uzak durmayı bırak, elini onlara karşı sıkı tutma. Onlardan kendini üstün görme. Çünkü böyle bir davranışta akla hayale gelmedik sıkıntı ve zarar yatmaktadır.  Bu husularla ilgili bilgiler edeb ve başkaca kitapların konusu içerisinde gayet uzun uzun ele alınmıştır. Kim böyle bir şeyle rızıklandırılır, kendisiyle amel etmesi gerekli olan şeyleri uygular ve terk edilmesi gerekenleri de bırakırsa, bu onun gerçekten dininde iyi bir kimse olduğunu ve olgun bir akla sahip bulunduğunu ortaya koyar. Zayıf ve miskin kulu için muvaffakiyet ve yardım sadece Allah'tandır. Allah en iyisini bilendir.