الخالق
كلمة (خالق) في اللغة هي اسمُ فاعلٍ من (الخَلْقِ)، وهو يَرجِع إلى...
Abdullah b. Zem`a -radıyallahu anh-’dan rivayet edildiğine göre o, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'i birgün hutbe okurken dinledi. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-, Sâlih -aleyhisselâm-’ın dişi devesinden ve onu öldüren adamdan bahsederek: «Onların en azgını ileri atıldı.» âyetini okudu ve; «Semûd Kavmi'nde gücü ve kuvveti ile tanınan ve son derece fena olan bir adam deveyi öldürmek için ileri fırladı» diye açıkladı. Sonra kadınlardan bahsetti. Onlar hakkında nasihat ederek şöyle buyurdu: «Sizden biriniz karısını, köleyi döver gibi dövmeye kalkışıyor. Belki de o akşam onunla aynı yatakta yatacaktır.» Sonra yellenmeden ötürü gülmemelerini tavsiye ederek şöyle buyurdu: «İnsan bizzat kendisinin de yaptığı bir şeye ne diye güler?»
Abdullah b. Zem`a -radıyallahu anh- Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'i birgün devesi üzerinde hutbe okurken dinlediğini haber vermiştir. Çünkü Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in özelliği bir şeyi yaparken kendisini zorlamazdı; olmayanı istemez, şer'î olarak bir taksir ya da haddi aşma yoksa, var olanı da geri çevirmezdi. Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- hutbe verirken Abdullah b. Zem'a -radıyallahu anh- O'nu işitmiş, verdiği hutbenin bir kısmında Sâlih -aleyhisselâm-’a mucize olarak verilen dişi devesinden ve deveyi öldüren adamdan bahsetmiştir. Deveyi öldüren bu kimseye Güzar denilirdi ve bu adam kavmin en şerlisiydi. Kavminde menfaat için çok ifsat çıkaran eşi benzeri olmayan birisi olarak vasf edilmiştir. Sonra Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- hutbesine şöyle devam etmiştir: «Sizden biriniz karısını, köleyi döver gibi dövmeye kalkışıyor.» Bu ifade köleyi edeplendirmek için şiddetli bir şekilde dövmenin cevazını ifade etmektedir. Bu dereceye ulaşmadan kadınların dövülmesinin cevazına imalı olarak vurgu yapılmıştır. Hadisin metninde akıllı olan bir kimsenin hanımını şiddetli bir şekilde dövüp, sonra da günün geri kalan kısmında ya da gecesinde onunla cima etmesinin akıl almaz olduğuna vurgu yapılmıştır. Genellikle dövülen dövenden kaçar. Bunun zemmedildiğine işaret vardır. Eğer dayak gerekli ise onu kaçıracak kadar şiddetli olmaması gerekir. Edeplendirmede ve vurmada aşırı gitmemek gerekir. Sonra yellenmeden ötürü gülmemelerini tavsiye etmiştir. Çünkü bu erkekliğe yakışmaz. Aynı zamanda da bu saygınlığa leke sürer. Bunu kötülemek için şöyle buyurdu: «İnsan bizzat kendisinin de yaptığı bir şeye ne diye güler?» Çünkü gülmek ancak garip ve acaip olan bir şey için olur. Sadece gülmenin belirtileri yüz hatlarında ortaya çıakrsa buna tebessüm denir. Eğer daha güçlü ve bununla birlikte sesli olursa buna da gülmek denir. Bundan da daha fazla olursa o da kahkaha olarak isimlendirilir. Bu yellenme eylemi her kimse tarafından yapılan birşey olduğuna göre insan kendisinin de yaptığı bu şeye niye güler.?