الرحيم
كلمة (الرحيم) في اللغة صيغة مبالغة من الرحمة على وزن (فعيل) وهي...
Enes -radıyallahu anh- merfû olarak anlatıyor: Bir adam Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'e- gelerek, "Ya Rasûlallah, ben had cezasını hak ettim, onu bana tatbik et." dedi. Namaz vakti girdi ve bu adam Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem- ile beraber namazını kıldı. Namaz bitince yine gelerek,"Ya Rasûlallah, ben had cezasını hak ettim, Allah'ın kitabını bana tatbik et." dedi. Bunun üzerine Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-: «Bizimle namaz kılmadın mı?» diye sordu. Adam da evet diye cevap verince, kendisine; «Günahların bağışlandı.» haberini verdi.
Bir adam Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'e gelerek, "Ya Rasûlallah, ben had cezasını gerektiren bir suç işledim, onu bana tatbik et." dedi. Burada bu adam, Allah'ın hükmünün uygulanmasını istemektedir. Enes -radıyallahu anh-, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in adama bir şey sormadığını haber veriyor. Bir görüşe göre Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem- vahiy yoluyla bu adamın suçunu ve bağışlanacağını biliyordu. "Namaz vakti girdi ve bu adam Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem- ile beraber namazını kıldı." Beş vakit namazdan birisini yahut ikindi namazını kıldı. Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem- namazı bitirip, selam verince adam hemen ayağa kalkarak, "Ya Rasûlallah, ben had cezasını hak ettim, Allah'ın kitabını bana tatbik et." dedi. Yani Kur'an ve sünnette yer alan Allah'ın hükmünü uygulamasını talep ederek, hakkında had cezasını yahut gerekeni tatbik etmesini istedi. Bunun üzerine Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-, "Bizimle namaz kılmadın mı?" diye sordu. Adam, evet diye cevap verince, kendisine "Allah, günahlarını yahut had cezanı bağışladı." dedi. Buradaki şek, raviden kaynaklanmaktadır. Hadisin zahirinde bir sorun var gibi görünmektedir. Had cezası, büyük bir günah sebebiyle uygulanır. Buna rağmen Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- bu adama kıldığı namazdan ötürü günahının bağışlandığını haber vermiştir. Buradaki adam diğer rivayetlerde geçen adamla aynı kişidir. Had cezası ile kapsayıcı ta'zir cezası kastedilmektedir. Bundan başka bir mana da olabilir. Had cezası ile gerçek ceza kast edilmiş olabilir. Had cezasını gerektiren bir günahın affedilmesi adamın tövbe ettiğine işaret eden delillerin varlığını göstermektedir. Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in adama işlediği suçunu sormaması onun bir mazeretinin olduğunu bilmesinden kaynaklanabilir. Belki de ona had cezasını uygulamamak için sormamıştır. Şayet adamdan işlediği suçu duysaydı ona had cezasını uygulaması gerekecekti. Tövbe etmesi had cezasının uygulanmasına mani değildir. Sadece yol kesicilikten dolayı had cezasını hak eden kimselerin yaptığı tövbe sebebiyle bu ceza düşer. Çünkü konuyla ilgili ayet bulunmaktadır. Zimmi olan zina eden kimse de böyledir. Her ne olursa olsun bu hadisten, kılınan namazın işlenen büyük günaha kefaret olduğuna dair açık bir delil yoktur. Böyle olduğu ileri sürülse bile var olan icmadan ötürü yorumu yukarıda belirtilen şeklide yapılmalıdır.