الحميد
(الحمد) في اللغة هو الثناء، والفرقُ بينه وبين (الشكر): أن (الحمد)...
Ben, el-Berâ b.Âzib ile Zeyd b. Erkam –radıyallahu anhumâ-'ya sarraflıktan sordum. Bu iki sahabeden her biri, diğeri hakkında: O benden daha hayırlıdır (yani daha iyi bilir) diyerek her ikisi de: Rasûlullah –sallallahu aleyhi ve sellem- vadeye bağlanmış borç olarak altını gümüşle satmaktan nehyetti, diyorlardı.
Ebu’l-Minhâl el-Berâ b. Âzib ile Zeyd b. Erkam –radıyallahu anhumâ-’ya değerli şeylerin değerli olan başka şeylerle satılması olan sarraflığın hükmünden sordu. Verâlarından dolayı Allah onlardan razı olsun, bu iki sahabeden her biri, kendi nefsini diğer arkadaşının yanında küçük görerek fetvayı birbirlerine bıraktılar. Ancak ikisi de Peygamber –sallallahu aleyhi ve sellem-’in altının gümüşle borç olarak satılması konusundaki yasağını ezberlemede ittifak ettiler. İkisinin de faiz sebebinde bir olmalarından dolayıdır. O zaman akid meclisinde karşılıklı kabzetmeleri gerekmektedir. Yoksa bu para değişimi sahih olmaz. (Ribe'n-nesîe). Cahiliye devrinde bilinen ve uygulanan ribâ çeşidi budur. Bu, satış akdinden veya ödünç (kârı) vermekten doğan bir borç için vade durumuna göre eklenen faizdir, yani bu borç faizi olur.