الودود
كلمة (الودود) في اللغة صيغة مبالغة على وزن (فَعول) من الودّ وهو...
Bureyde -radıyallahu anh-'den merfû olarak rivayet edildiğine göre Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu: «Cihada çıkan erkeklerin geride bıraktıkları hanımları, cihada çıkmayan erkeklere kendi anneleri gibi haramdır. Bunlardan bir erkek, mücahitlerden birinin ailesine bakmayı üzerine alır da hıyanet ederse kıyamet günü bu adam durdurulur, o mücahit bunun amelinden dilediğini alır.» Bureyde diyor ki, sonra Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bize döndü ve; «Ne dersiniz?» buyurdu.
Asıl olan, yabancı bir kadının yabancı adamlara haram olmasıdır. Bu haramlık Allah Teâlâ yolunda cihada çıkan ve geride hanımlarını bırakan mücahitlerin hanımları söz konusu olunca daha da artmaktadır. Onları geride kalan (erkeklere) emanet ederler. Onların üzerine düşen o kadınların ırzları konusunda dikkat etmeleridir. Onlarla yalnız kalmaktan, onlara bakmaktan ve onlara yakışık almayacak ifadelerle seslenmekten sakınmalıdırlar. Çünkü onlar diğer mümin erkeklere haramlık konusunda kendi annelerinin haram olmaları gibi haramdırlar. Çünkü mücahitler, geride kalan erkeklere tıpkı kendi ailelerine bakmaları gerektiği gibi onlara da öylece bakmalarını vasiyet etmişlerdir. Nebi –sallallahu aleyhi ve sellem- onların ihtiyaçlarını giderme noktasında onlara hıyanet etmeden, onlara haram bakışlarla bakmadan ya da onlarla bir harama düşmeye uğraşmadan insanın üzerine düşeni yapması gerektiğini açıklamıştır. Yine ondan (savaşa gitmeyip geride kalan kişiden) yapılması istenilen, kadınları koruma, onlara itina gösterme, onlara hayrın ulaştırılması ve onlara eziyet verecek şeyin onlardan uzaklaştırılması konusunda eksiklik olmamasıdır. «Bunlardan bir erkek, mücahitlerden birinin ailesine bakmayı üzerine alır da hıyânet ederse kıyamet günü bu adam durdurulur, o mücahit bunun amelinden dilediğini alır.» Manası: Mücahitler, hanımlarından uzak olduklarında onların hanımlarına ilişmeye cüret edip onlara hıyanet etmeleridir. Allah Teâlâ kıyamet günü mücahidin, hainin iyiliklerinden gözü aydın olana ve razı olana kadar almasına imkân verir. Sonra da Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bize döndü ve «Ne dersiniz?» buyurdu. Yani mücahidin o makamda onun iyiliklerinden alması ve bunu çokça yapması konusunda ne dersiniz? İyiliklerinden hiçbir şey kalmayıncaya kadar alır. (Şeyh) Abbad’ın Ebu Davud’un Es-Sünne isimli kitabının elektronik şerhi olan Mirkâtü’l-Mefâtih isimli kitabından (6/2461) alınmıştır.