السلام
كلمة (السلام) في اللغة مصدر من الفعل (سَلِمَ يَسْلَمُ) وهي...
İyad b. Hımâr -radıyallahu anh-'dan rivayet olunduğuna göre Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir gün hutbesinde buyurdular ki: «Rabbim, bugün bana öğrettiği şeylerden bilmediklerinizi size öğretmemi emretti.» (Ve buyurdu ki): «Benim bir kula verdiğim bir mal helaldir. Ben, bütün kullarımı hanif (Müslüman, hakka taraftar) olarak yarattım. Ancak şeytanlar onlara gelip (fıtri) dinlerinden alıp götürdüler, kendilerine helal kıldığım şeyleri haram kıldılar. Haklarında bir delil indirmediğim şeyi bana şirk koşmalarını emrettiler.» Allah Teâlâ, yeryüzü ehline baktı ve Ehl-i Kitap'tan bir kısmı hariç onların Arap, Acem hepsine öfkelendi ve dedi ki: «Ben seni imtihan etmek ve seninle de (başkasını) imtihan etmek üzere gönderdim. Sana, suyun yıkayıp (yok edemeyeceği) bir kitap gönderdim. Ta ki sen onu uyurken de uyanıkken de okuyasın! Allah Teala hazretleri bana, Kureyş'i ateşe vermemi (onlarla savaşmamı) emretti» Ben: «Ey Rabbim, bu durumda onlar başımı yararlar ve bir ekmek parçısına çevirirler!» dedim. «Öyleyse, seni çıkardıkları gibi sen de onları (Mekke'den) çıkar! Onlara karşı gazada bulun da biz de sana yardım edelim. İnfakta bulun, biz de sana infak edelim. Sen bir ordu gönder, biz de sana onun beş misli (yardımcı melek ordusu) gönderelim. Sana itaat edenlerle birlik ol, asilere karşı savaş!» buyurdu. «Cennetlikler üç kısımdır: -Kuvvet sahibi, adaletli, sadaka veren ve muvaffak olanlar. -Bütün yakınlarına ve Müslümanlara karşı merhametli ve yumuşak kalpli olanlar. -İffetli, namuslu ve çoluk çocuk sahibi olanlar.» Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- devamla dedi ki: «Cehennem ehli de beş kısımdır: -Aklı olmayan zayıflar. Bunlar, aranızda tabi olarak bulunurlar, hiç bir ehle ve mala tabi değildirler. -Tamahkârlığını izhar etmeyen hain kişiler. Böylesi, bir kapıyı çalsa mutlaka ihanet eder. -Akşam, sabah her fırsatta malın ve ehlin hususunda seni aldatan adamlar. -Cimrilik ve yalanı da zikretti. -Bir de kötü huylu kaba sözlü insan.»
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir gün sahabesine hitap etti ve Allah'ın o gün ona öğrettiği ve ashabının bilmediği şeyleri onlara öğretmesini emrettiğini haber verdi. O gün, Rabbinin onlara öğretmesini emrettiği şeylerden biri şudur: (Benim bir kuluma verdiğim her mal helaldir.) Allah Teâlâ buyuruyor ki, kullarımdan bir kula verdiğim her mal ona helaldir. Burada söylenmek istenilen onların Allah'ın kendilerine helal kıldığı hayvanlardan bazılarını kendilerine haram kılmalarıdır. Şüphesiz ki onların haram saymalarıyla bu şey haram olmamıştır. O mala bir hakkın taalluk etmesi ya da bu malı onun olması hükmünden çıkaracak olan özel bir delilin hasıl olması durumu dışında bu mal ona helaldir. Sonra Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: ''Ben bütün kullarımı hanif (Müslüman, hakka taraftar) olarak yarattım.'' Bütün kulları müslümanlar olarak yarattım. Günahlardan temiz olarak da denilmiştir. Dosdoğru ve hidayeti kabul etmeye yönelen olarak da denilmiştir. Bununla kastedilen şey "Elestu birabbikum" (Ben sizin Rabbiniz değilmiyim) dediğinde "Belâ" (Evet! Sen bizim Rabbimizsin) cevabını aldığı zamandır denilmiştir. Allah Teâlâ'nın şu sözü: ''Ancak şeytanlar gelip onları (fıtri) dinlerinden alıp götürdüler. Onlara helal kıldığım şeyleri kendilerine haram kıldılar. Onlara, haklarında bir delil indirmediğim şeyi bana şirk koşmalarını emrettiler. Şeytanlar geldiler ve onları küçümsediler ve onları üzerinde bulundukları halden uzaklaştırarak batıla götürdüler. Allah'ın onlara helal kıldığını haram kıldılar. Şeytanlar onlara Allah'ın kendilerine ibadet etmeyi emretmediği şeylere ibadet etmeyi ve ibadette onları Allah'a şirk koşmayı emrettiler ve buna dair bir delil de zikretmediler. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in şu sözü: «Allah Teala yeryüzü ehline baktı ve Ehl-i Kitap'tan bir kısmı hariç onların arap ve acem hepsine öfkelendi.» Allah Teâlâ Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in peygamber olarak gönderilmesinden önce yeryüzüne baktı ve onları şirk ve sapıklık üzerinde birleşmiş olarak gördü. Ehl-i Kitap'tan bir kısmı hariç diğerlerine öfkelendi. (Allah'ın kendilerine kızmadığı kimseler) Onlar hak olan dinlerine sımsıkı sarılıp değiştirmeden bağlı kalan kimselerdi. Kitap ehlinin çoğu ise tahrif etmişlerdi. Allah -Subhanehu ve Teâlâ-'nın şu sözü: ''Ben seni, imtihan etmek ve seninle de (başkasını) imtihan etmek üzere gönderdim.'' Manası: Sana emrettiğim ve senin bu görevi yaptığında ortaya çıkan hal ile seni insanlara gönderildiğin elçiliği tebliğ etmen, Allah yolunda hakkıyla cihad etmen, Allah Teâlâ için sabretmen ve diğer şeylerden dolayı seni insanlara gönderdim. Senin ile de seni gönderdiğim kimseleri imtihan ediyorum. Onlardan bazıları vardır, imanını izhar ederler ve itaatte ihlaslı olurlar. Ve bazıları da düşmanlığını ve küfrünü gösterir. Bir de münafıklık edenler vardır. Onu imtihan etmek için sözüyle murad edilen Allah Teâlâ'nın kullarını önceden vuku bulacağını bidiği şeyler ile değil onlardan vuku bulan şeyler ile cezalandırdığıdır. Yoksa Allah -Subhanehu- vuku bulmadan önce kulların kendileri özgür iradeleriyle bir şey yapmadan cezalandırması değildir. ''Sana, suyun yıkayıp yok edemeyeceği bir kitap gönderdim.'' Manası: Sana Kur'an-ı indirdim. O da kalplerde korunaklıdır. Oradan gitmez. Zamanlar geçsede kalıcıdır. Allah Teâlâ'nın şu buyruğu: ''Ta ki sen onu uyurken de uyanıkken de okuyasın!" Manası, uyku ve uyanıklık gibi iki halde de Kur'ân korunacaktır. Onu rahat ve kolay bir şekilde okuyacaksın. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in: «Allah, Kureyş'i ateşe vermemi ve onlarla savaşmamı emretti.» Allah bana Kureyş kâfirlerini helak etmemi ve onları öldürmemi emretti. Ben: «Ey Rabbim, bu durumda onlar başımı yararlar ve bir ekmek parçasına çevirirler!» dedim. Başımı yararlar ve ekmeği kırıp parçaladıkları gibi kırarlarsa. Öyleyse, seni çıkardıkları gibi sen de onları (Mekke'den) çıkar! Allah Peygamber'i -sallallahu aleyhi ve sellem-'e yaptıklarına karşılık olarak seni çıkardıkları gibi sen de Kureyş kâfirlerini çıkar. İki çıkarma arasında çok fark olsa bile. Onların Rasûlullah'ı çıkarmaları batıl bir çıkarmadır. Rasûlullah'ın onları çıkarması ise hak iledir. ''Onlara karşı gazada bulun da biz de sana yardım edelim.'' Onlarla savaşta sana yardım eder ve seni destekleriz. ''İnfakta bulun biz de sana infak edelim.'' Allah yolunda gayret edip infak et onun karşılığını sana dünya ve ahirette veririz. ''Sen bir ordu gönder, biz de sana onun beş misli (yardımcı melek ordusu) gönderelim.'' Kâfirlerle savaşmak için gönderdiğin zaman Bedir'de yaptığı gibi müslümanlardan meleklere beş katı yardımcı göndeririz. ''Sana itaat eden askerlerle birlik ol, sana isyan eden askerlere karşı savaş!" Sana itaat eden müslümanlarla beraber sana isyan eden kâfirlere karşı savaş. ''Cennetlikler üç kısımdır: -Kuvvet sahibi, adaletli, sadaka veren ve muvaffak olanlar. -Bütün yakınlarına ve Müslümanlara karşı merhametli ve yumuşak kalpli olanlar. -İffetli, namuslu ve çoluk çocuk sahibi olanlar." Cennet ehli üç sınıftır. Birinci Sınıf: Hüküm, kahır ve galebe sahibi bir adam. Bunlarla beraber o insanlar arasında adaletli davranır, onlara zulmetmez ve onlara iyilikte bulunur. Onun için hayır yolları kolaylaştırılır. İyilik kapıları açılır. İkinci Sınıf: Küçüklere, büyüklere merhametli olan ve özellikle de yakınlarına karşı yumuşak kalpli olan bir adam. Üçüncü Sınıf: Çoluk çocuk sahibi namuslu, insanlardan bir şey istemekten kaçınarak iffetli davranan, kendi ve ailesinin işinde Allah'a tevekkül eden, ailesini sevmesi ya da rızık korkusu onu tevekkülü terk edip yaratılmışlardan bir şey ummaya ve haram mal elde edip farz olan ilimi ve ameli bırakıp o işlerle uğraşmaya itmez. "Cehennem ehli de beş kısımdır: -Aklı olmayan zayıflar. Bunlar, aranızda tabi olarak bulunurlar, hiçbir ehle ve mala tabi değildirler. -Tamahkârlığını izhar etmeyen hain kişiler. Böylesi, bir kapıyı çalsa mutlaka ihanet eder. -Akşam, sabah her fırsatta malın ve ehlin hususunda seni aldatan adamlar. -Cimrilik ve yalanı da zikretti. -Bir de kötü huylu kaba sözlü insan." Cehennem ehli de beş sınıftır. Birincisi: Aklı olmayan zayıflar. Aklı olmayan zayıf, bu sebeple de onu yapılmaması gerekli olan şeylerden men etmez. ''Bunlar, aranızda tabi olarak bulunurlar, hiçbir ehle ve mala tabi değildirler.'' Hanım/zevce istemeyen erkek hizmetçiler. Bunlar; helalden yüz çevirip haram işleyen kimselerdir. Yorularak ve temiz kazanç yoluyla helalinden mal kazanmak istemezler. İkincisi: ''Tamahkârlığını izhar etmeyen hain kişiler. Böylesi, bir kapıyı çalsa mutlaka ihanet eder.'' Yani elde etmek istediği ve onu bulamayacağı hiç bir şey kendisine gizli kalmasın ki o, o şeyin peşinden koşup da onu araştırmasın. Onu bulup hainlik edene kadar uğraşır. Bu da onun hainlikle vasfedilmesinde mübalağalı bir anlatımdır. Üçüncüsü: Aldatan adamdır. Dördüncüsü: Yalancı ve cimri olandır. Beşincisi: Kötü huylu kaba sözlü insandır.