Allah Teala buyurmuştur ki: “Allah iyilik (ihsan) edenleri sever.”(Bakara 195) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah Muhsindir, ihsan edenleri sever.”[1] İhsan[2]: Bu, imanın özü, ruhu ve kemalidir. Bu, dinin en üstün mertebesidir. Allah’ın salih kullarının en önemli ahlakıdır. Bütün üstün ahlakı ve güzel sıfatları kendinde toplamıştır. Allah için kulluğun esası iki hal üzerinde deveran eder: Allah Tebarek ve Teala’nın kudretini ta’zim ve gerek sözle gerekse fiil ile Allah’ın yarattıklarına ihsan. Cibril aleyhisselam, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e islam’ı, sonra imanı ve sonra da ihsanı sormuş, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de ihsan hakkında: “Allah’ı görüyor gibi ibadet etmendir, her ne kadar sen O’nu görmesen de, O seni görür.”[3] Buyurmuştur. İhsan, Muhsin ve Mücemmil olan Allah’ın sıfatıdır. Kul, Allah’a O’nu görür gibi ibadet ettiğinde “Muhsin” ismini alır. Yani, O’nu müşahede eder gibi O’na kulluk eder. İhsan; Allah Azze ve Celle ile huzurun, haşyet ile birlikte murakabesinin, muhabbet ve marifetinin, O’na yönelmenin ve ihlâsın kemalidir. Bu, kulun devamlı olarak yakin ile Hak Subhanehu ve Teala’nın kendisinin zahirine ve batınına muttali olduğunu bilmesidir. Bu ilim ve yakini devam ettirmeye çalışmak murakabedir. Bu da Allah Teala’nın kendisini murakabe ettiğini, gördüğünü, işittiğini, her zaman, her an, her nefeste ve her göz kırpmasında kendisine muttali olduğunu bilmesinin sonucudur. Sen O’nu görmesen de şüphesiz O seni görmektedir. Yani sen ihsan etmesen de, O muhsindir. Muhsinler: İbadetleri en kamil şekliyle eda edip, gösterişsiz, yakin ve ihlas ile yerine getirenlerdir. Rableri Tebarek ve Teala’yı tam bir huşu ve boyun eğişle murakabe ederler. Durduklarında ve hareket halinde iken Allah’ın azamet ve celalini düşünürler. O’nun müşahedesi kalplerine öylesine galip gelir ki, O’nu görür gibi olurlar. Veya Hakk’ın her yaptıkları şeye muttali olduğunun şuurunda olurlar. İslam ve iman ihsana dâhildir. Muhsin, ancak Müslüman ve mümin ise Muhsin olabilir. Muhsinler: Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in de Allah’ın rasulü olduğuna şehadet eden, namazı kılan, zekâtı veren, Ramazan orucunu tutan, yoluna güç yetirdiklerinde beyti haccedenlerdir. Muhsinler: Allah’a, meleklerine, kitaplarına, rasullerine, ahiret gününe, cennete ve cehenneme, mizana, öldükten sonra dirilişe, hayrı ve şerriyle kadere iman eden müminlerdir. Muhsinler: amellerinde ihsan eden, taate imtisal eden, ameli Allah’a has kılan, emrine boyun eğen, dinine uyan, yasaklayıp sakındırdıklarından uzaklaşan, amellerinde Allah’ın şeriat kıldığına ve rasullerle gönderdiği hidayete ve hak dine uyan, hükmettiklerinde adaletli olan ve konuştuklarında ihsan ile konuşanlardır. Onlar: Allah yolunda ve diğer yakınlık ve taat yollarında infak eden, özellikle düşmanlarla savaşta ve Müslümanların düşmanlarına karşı kuvvetlenmesi yolunda mallarını sarf edenlerdir. Allah’a güzel zanda bulunanlardır. Genişlikte ve darlıkta, sıkıntıda ve bollukta, dinçlikte ve zorlukta, sıhhatte ve hastalıkta ve bütün hallerinde infak edenlerdir. Hiçbir onları Allah’ın taatinden alıkoymaz. İnfak O’nu razı eder. Allah’ın yarattığı halktan akrabalarına ve diğerlerine türlü iyiliklerle ihsan ederler. Onlar öfkelerini yutanlardır. Öfke onlara galip geldiğinde bunu gizler, öfkeyle iş yapmazlar. İnsanlara öfkelerini bildirmez, bilakis karşılığını Allah Azze ve Celle’den bekleyerek onların kötülüklerine karşı kendilerini tutarlar. İnsanları affederler. Bununla beraber onların kötülüklerine karşı kendilerini tutar, kendilerine karşı işledikleri zulümleri affederler. Kalplerinde kimseye karşı kin tutmazlar. “Allah iyilik yapanların mükâfatını zayi etmez.”(Tevbe 120) [1] Sahihu’l-Cami (1824) [2] Bkz.: İbnu’l-Kayyım; Medaricu’s-Salikin (2/64, 429) Münavi; Feyzu’l-Kadir (2/264) [3] Buhari: Kitabu’l-İman
التفاصيل
Allah Teala buyurmuştur ki: “Allah iyilik (ihsan) edenleri sever.”(Bakara 195) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah Muhsindir, ihsan edenleri sever.”[1] İhsan[2]: Bu, imanın özü, ruhu ve kemalidir. Bu, dinin en üstün mertebesidir. Allah’ın salih kullarının en önemli ahlakıdır. Bütün üstün ahlakı ve güzel sıfatları kendinde toplamıştır. Allah için kulluğun esası iki hal üzerinde deveran eder: Allah Tebarek ve Teala’nın kudretini ta’zim ve gerek sözle gerekse fiil ile Allah’ın yarattıklarına ihsan. Cibril aleyhisselam, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e islam’ı, sonra imanı ve sonra da ihsanı sormuş, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de ihsan hakkında: “Allah’ı görüyor gibi ibadet etmendir, her ne kadar sen O’nu görmesen de, O seni görür.”[3] Buyurmuştur. İhsan, Muhsin ve Mücemmil olan Allah’ın sıfatıdır. Kul, Allah’a O’nu görür gibi ibadet ettiğinde “Muhsin” ismini alır. Yani, O’nu müşahede eder gibi O’na kulluk eder. İhsan; Allah Azze ve Celle ile huzurun, haşyet ile birlikte murakabesinin, muhabbet ve marifetinin, O’na yönelmenin ve ihlâsın kemalidir. Bu, kulun devamlı olarak yakin ile Hak Subhanehu ve Teala’nın kendisinin zahirine ve batınına muttali olduğunu bilmesidir. Bu ilim ve yakini devam ettirmeye çalışmak murakabedir. Bu da Allah Teala’nın kendisini murakabe ettiğini, gördüğünü, işittiğini, her zaman, her an, her nefeste ve her göz kırpmasında kendisine muttali olduğunu bilmesinin sonucudur. Sen O’nu görmesen de şüphesiz O seni görmektedir. Yani sen ihsan etmesen de, O muhsindir. Muhsinler: İbadetleri en kamil şekliyle eda edip, gösterişsiz, yakin ve ihlas ile yerine getirenlerdir. Rableri Tebarek ve Teala’yı tam bir huşu ve boyun eğişle murakabe ederler. Durduklarında ve hareket halinde iken Allah’ın azamet ve celalini düşünürler. O’nun müşahedesi kalplerine öylesine galip gelir ki, O’nu görür gibi olurlar. Veya Hakk’ın her yaptıkları şeye muttali olduğunun şuurunda olurlar. İslam ve iman ihsana dâhildir. Muhsin, ancak Müslüman ve mümin ise Muhsin olabilir. Muhsinler: Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in de Allah’ın rasulü olduğuna şehadet eden, namazı kılan, zekâtı veren, Ramazan orucunu tutan, yoluna güç yetirdiklerinde beyti haccedenlerdir. Muhsinler: Allah’a, meleklerine, kitaplarına, rasullerine, ahiret gününe, cennete ve cehenneme, mizana, öldükten sonra dirilişe, hayrı ve şerriyle kadere iman eden müminlerdir. Muhsinler: amellerinde ihsan eden, taate imtisal eden, ameli Allah’a has kılan, emrine boyun eğen, dinine uyan, yasaklayıp sakındırdıklarından uzaklaşan, amellerinde Allah’ın şeriat kıldığına ve rasullerle gönderdiği hidayete ve hak dine uyan, hükmettiklerinde adaletli olan ve konuştuklarında ihsan ile konuşanlardır. Onlar: Allah yolunda ve diğer yakınlık ve taat yollarında infak eden, özellikle düşmanlarla savaşta ve Müslümanların düşmanlarına karşı kuvvetlenmesi yolunda mallarını sarf edenlerdir. Allah’a güzel zanda bulunanlardır. Genişlikte ve darlıkta, sıkıntıda ve bollukta, dinçlikte ve zorlukta, sıhhatte ve hastalıkta ve bütün hallerinde infak edenlerdir. Hiçbir onları Allah’ın taatinden alıkoymaz. İnfak O’nu razı eder. Allah’ın yarattığı halktan akrabalarına ve diğerlerine türlü iyiliklerle ihsan ederler. Onlar öfkelerini yutanlardır. Öfke onlara galip geldiğinde bunu gizler, öfkeyle iş yapmazlar. İnsanlara öfkelerini bildirmez, bilakis karşılığını Allah Azze ve Celle’den bekleyerek onların kötülüklerine karşı kendilerini tutarlar. İnsanları affederler. Bununla beraber onların kötülüklerine karşı kendilerini tutar, kendilerine karşı işledikleri zulümleri affederler. Kalplerinde kimseye karşı kin tutmazlar. “Allah iyilik yapanların mükâfatını zayi etmez.”(Tevbe 120) [1] Sahihu’l-Cami (1824) [2] Bkz.: İbnu’l-Kayyım; Medaricu’s-Salikin (2/64, 429) Münavi; Feyzu’l-Kadir (2/264) [3] Buhari: Kitabu’l-İman