القابض
كلمة (القابض) في اللغة اسم فاعل من القَبْض، وهو أخذ الشيء، وهو ضد...
Ebu Hureyre -radıyallahhu anh- anlatıyor: "Bir adam Allah Rasûlü –sallallahu aleyhi ve selem- gelip: "Ey Allah’ın elçisi! Hangi sadakanın sevabı daha büyüktür?" Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- de şöyle buyurdu: «Güçlü kuvvetliyken, sağlığın yerinde olup malına düşkün olduğunda, fakir düşmekten korktuğun ve daha çok zengin olmayı düşlediğin bir sırada verdiğin sadakanın sevabı daha büyüktür. (Bu işi) can boğaza gelip de “falana şu kadar”, “filana bu kadar” demeye bırakma/erteleme. Zaten o mal vârislerden şunun veya bunun olmuştur.»
Bir adam Allah Rasûlü –sallallahu aleyhi ve selem- gelip, hangi sadakanın sevabı daha büyüktür diye sormuştur. Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem- de ona: «Gücün kuvvetin ve sağlığın yerindeyken, malına düşkün olduğunda, hayatın uzun olup fakir düşmekten korktuğunda ve daha çok zengin olmayı düşlediğin bir sırada sadaka vermelisin. Sadaka vermeyi, falana şu kadar sadaka ya da vasiyetim veya filana bu kadar sadaka ya da vasiyetim diyerek ölüm sana gelip, bu dünyadan ayrılacağını anladığın zamana erteleme. Çünkü mal artık mirasçılarının malıdır.» Şerh Riyazussalihin İbn Useymin şerhi(2/29,30), Delilul Falihin (2/52, 53)