الله
أسماء الله الحسنى وصفاته أصل الإيمان، وهي نوع من أنواع التوحيد...
Kendilerine acı bir azap gelmeden önce kavmini uyar diye Nuh’u kavmine göndermiştik.
Ey kavmim, dedi. Ben, sizin için açık bir uyarıcıyım.
Allah’a ibadet edin, ondan sakının ve bana itaat edin, diye.
O, sizin günahlarınızı bağışlasın ve belli bir ecele kadar sizi ertelesin. Allah’ın belirlediği ecel gelince artık o geri bırakılmaz, eğer bilmiş olursanız.
Rabbim, dedi. Ben kavmimi gece gündüz davet ettim.
Davetim onların kaçmasından başka bir şeyi artırmadı.
Doğrusu ben, senin onları bağışlaman için her davet edişimde, onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar, örtülerini başlarına çektiler, direttiler ve kibirlendikçe kibirlendiler.
Sonra onlara açıktan açığa da, gizli gizli de (davet ettim).
Onlara dedim ki: Rabbinizden bağışlanma dileyin, çünkü o çok bağışlayıcıdır.
Mallarınızı ve çocuklarınızı çoğaltır, sizin için bahçeler verir, nehirler verir.
Size ne oluyor da Allah’ın azametini ummuyorsunuz/korkmuyorsunuz?
Allah’ın yedi göğü üst üste nasıl yarattığını görmüyor musun?
Onların arasında Ay’a bir nur kılmış, Güneş’i de kandil yapmıştır.
Allah sizi bir bitki gibi topraktan yaratmıştır.
Sonra sizi oraya döndürecek ve tekrar oradan çıkaracaktır.
Nuh: Rabbim, dedi. Onlar bana isyan ettiler. Malı ve evladı kendisine hüsrandan başka bir şey artırmayan kimseye uydular.
Sakın ilahlarınızı bırakmayın! Vedd’i, Suvâ’ı, Yeğûs’u, Yeûk’u ve Nesr’i bırakmayın! dediler.
Ve birçoklarını yoldan saptırdılar. Sen de o zalimlere sapıklıktan başkasını arttırma.
Günahlarından dolayı suda boğuldular, ateşe atıldılar. Kendilerine Allah dışında bir yardımcı da bulamadılar.
Nuh: Rabbim, dedi. Yeryüzünde dolaşan tek bir kâfir bırakma!
Çünkü eğer onları bırakırsan, senin kullarını saptırırlar ve sadece yoldan çıkmış, kâfir evlat dünyaya getirirler.
Rabbim! Beni bağışla! Anamı, babamı ve iman ederek evime giren erkek ve kadın müminleri de. Zalimlerin de ancak helakini arttır.