الفجر

تفسير سورة الفجر

الترجمة التركية - مجمع الملك فهد

Türkçe

الترجمة التركية - مجمع الملك فهد

ترجمة معاني القرآن الكريم للغة التركية، ترجمها ممجموعة من العلماء، نشرها مجمع الملك فهد لطباعة المصحف الشريف بالمدينة المنورة، عام الطبعة 1422هـ. ملاحظة: ترجمات بعض الآيات (مشار إليها) تم تصويبها بمعرفة مركز رواد الترجمة، مع إتاحة الاطلاع على الترجمة الأص

﴿بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ وَالْفَجْرِ﴾

Fecre yemin ederim ki,

﴿وَلَيَالٍ عَشْرٍ﴾

on geceye (haccın on gecesine), yemin ederim ki,

﴿وَالشَّفْعِ وَالْوَتْرِ﴾

çifte ve teke, yemin ederim ki,

﴿وَاللَّيْلِ إِذَا يَسْرِ﴾

(her şeyi karanlığı) ile örttüğü an geceye yemin ederim ki,

﴿هَلْ فِي ذَٰلِكَ قَسَمٌ لِذِي حِجْرٍ﴾

bunlarda akıl sahibi için elbette birer yemin (değeri) vardır.

﴿أَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِعَادٍ﴾

Görmedin mi, Rabbin ne yaptı Âd kavmine;

﴿إِرَمَ ذَاتِ الْعِمَادِ﴾

direkleri (yüksek binaları) olan,

﴿الَّتِي لَمْ يُخْلَقْ مِثْلُهَا فِي الْبِلَادِ﴾

ülkelerde benzeri yaratılmamış İrem şehrine,

﴿وَثَمُودَ الَّذِينَ جَابُوا الصَّخْرَ بِالْوَادِ﴾

o vadide kayaları yontan Semûd kavmine,

﴿وَفِرْعَوْنَ ذِي الْأَوْتَادِ﴾

kazıklar (çadırlar, ordular) sahibi Firavun'a!

﴿الَّذِينَ طَغَوْا فِي الْبِلَادِ﴾

Ki onların hepsi ülkelerinde azgınlık ettiler.

﴿فَأَكْثَرُوا فِيهَا الْفَسَادَ﴾

Oralarda kötülüğü çoğalttılar.

﴿فَصَبَّ عَلَيْهِمْ رَبُّكَ سَوْطَ عَذَابٍ﴾

Bu yüzden Rabbin onların üstüne azap kamçısı yağdırdı.

﴿إِنَّ رَبَّكَ لَبِالْمِرْصَادِ﴾

Çünkü Rabbin (her an) gözetlemededir.

﴿فَأَمَّا الْإِنْسَانُ إِذَا مَا ابْتَلَاهُ رَبُّهُ فَأَكْرَمَهُ وَنَعَّمَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَكْرَمَنِ﴾

Fakat insan, Rabbi kendisini imtihan edip de ikramda bulunduğunda ve bol nimet verdiğinde «Rabbim bana ikram etti» der.

﴿وَأَمَّا إِذَا مَا ابْتَلَاهُ فَقَدَرَ عَلَيْهِ رِزْقَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَهَانَنِ﴾

Onu imtihan edip rızkını daralttığında ise «Rabbim beni önemsemedi» der.

﴿كَلَّا ۖ بَلْ لَا تُكْرِمُونَ الْيَتِيمَ﴾

Hayır! Doğrusu siz yetime ikram etmiyorsunuz,

﴿وَلَا تَحَاضُّونَ عَلَىٰ طَعَامِ الْمِسْكِينِ﴾

yoksulu yedirmeye birbirinizi teşvik etmiyorsunuz.

﴿وَتَأْكُلُونَ التُّرَاثَ أَكْلًا لَمًّا﴾

Haram helâl demeden mirası yiyorsunuz.

﴿وَتُحِبُّونَ الْمَالَ حُبًّا جَمًّا﴾

Malı aşırı biçimde seviyorsunuz.

﴿كَلَّا إِذَا دُكَّتِ الْأَرْضُ دَكًّا دَكًّا﴾

Ama yeryüzü parça parça döküldüğü,

﴿وَجَاءَ رَبُّكَ وَالْمَلَكُ صَفًّا صَفًّا﴾

Rabbin geldiği ve melekler saf saf dizildiği zaman (her şey ortaya çıkacaktır). 

﴿وَجِيءَ يَوْمَئِذٍ بِجَهَنَّمَ ۚ يَوْمَئِذٍ يَتَذَكَّرُ الْإِنْسَانُ وَأَنَّىٰ لَهُ الذِّكْرَىٰ﴾

O gün cehennem getirilir, insan yaptıklarını birer birer hatırlar. Fakat bu hatırlamanın ne faydası var!

﴿يَقُولُ يَا لَيْتَنِي قَدَّمْتُ لِحَيَاتِي﴾

(İşte o zaman insan:) «Keşke bu hayatım için bir şeyler yapıp gönderseydim!» der.

﴿فَيَوْمَئِذٍ لَا يُعَذِّبُ عَذَابَهُ أَحَدٌ﴾

Artık o gün, Allah'ın edeceği azabı kimse edemez.

﴿وَلَا يُوثِقُ وَثَاقَهُ أَحَدٌ﴾

O'nun vuracağı bağı kimse vuramaz.

﴿يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ﴾

Ey huzura kavuşmuş insan!

﴿ارْجِعِي إِلَىٰ رَبِّكِ رَاضِيَةً مَرْضِيَّةً﴾

Sen O'ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön.

﴿فَادْخُلِي فِي عِبَادِي﴾

(Seçkin) kullarım arasına katıl

﴿وَادْخُلِي جَنَّتِي﴾

ve cennetime gir!

الترجمات والتفاسير لهذه السورة: