الحكم
كلمة (الحَكَم) في اللغة صفة مشبهة على وزن (فَعَل) كـ (بَطَل) وهي من...
Birisi, gelecek azabı istedi!
Melekler ve Rûh (Cebrail), oraya, miktarı (dünya senesi ile) ellibin yıl olan bir günde yükselip çıkar.
Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından (kurtuluş için), oğullarını, hepsini fidye olarak versin de
tüm ailesini ve yeryüzünde kim varsa, tek kendini kurtarsın.
ki onlar namazlarında devamlıdırlar (ihmal göstermezler);
ancak eşlerine ve cariyelerine karşı müstesna; çünkü onlar kınanmaz.
Bundan öteye (geçmek) isteyenler ise, onlar taşkınların ta kendileridir.
Emanetlerine ve ahitlerine riayet edenler;
(Rasûlüm!) O kâfirlere ne oluyor ki, sana doğru koşuyorlar.
Onlardan her biri nimet cennetine sokulacağını mı umuyor?
Hayır (hiç ummasınlar!) Şüphesiz biz onları, kendilerinin de bildikleri şeyden yarattık (fakat ibret almadılar, imana gelmediler).
Şu halde (işin gerçeği) öyle (umdukları gibi) değil! Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki, bizim gücümüz yeter.
Şüphesiz onların yerine daha hayırlılarını getirmeye elbette kadiriz ve kimse bizim önümüze geçemez.
Ama sen onları (şimdilik) bırak da, tehdit edildikleri günlerine kavuşuncaya dek dalsınlar, oynayadursunlar.
O gün onlar, sanki dikili bir şeye koşuyorlar gibi, bir halde kabirlerinden fırlaya fırlaya çıkarlar.
Gözleri horluktan aşağı düşmüş ve kendileri zillete bürünmüş. İşte bu, onların tehdit edilegeldikleri gündür!