البحث

عبارات مقترحة:

القاهر

كلمة (القاهر) في اللغة اسم فاعل من القهر، ومعناه الإجبار،...

القريب

كلمة (قريب) في اللغة صفة مشبهة على وزن (فاعل) من القرب، وهو خلاف...

الترجمة التركية - مركز رواد الترجمة

ترجمة معاني القرآن الكريم للغة التركية ترجمها فريق مركز رواد الترجمة بالتعاون مع موقع دار الأسلام www.islamhouse.com.

1- ﴿بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ وَالسَّمَاءِ ذَاتِ الْبُرُوجِ﴾


Burûc sahibi/yıldızların (yörüngelerine) sahip göğe yemin olsun.

2- ﴿وَالْيَوْمِ الْمَوْعُودِ﴾


Vadedilmiş güne (kıyamete) yemin olsun.

3- ﴿وَشَاهِدٍ وَمَشْهُودٍ﴾


Şahit olana ve şahit olunana.

4- ﴿قُتِلَ أَصْحَابُ الْأُخْدُودِ﴾


Kahrolsun o hendek sahipleri!

5- ﴿النَّارِ ذَاتِ الْوَقُودِ﴾


Tutuşturulmuş ateşin.

6- ﴿إِذْ هُمْ عَلَيْهَا قُعُودٌ﴾


O vakit onlar, onun (ateşin) etrafında oturmuşlardı.

7- ﴿وَهُمْ عَلَىٰ مَا يَفْعَلُونَ بِالْمُؤْمِنِينَ شُهُودٌ﴾


Mü'minlere yaptıklarını seyrediyorlardı.

8- ﴿وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ إِلَّا أَنْ يُؤْمِنُوا بِاللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ﴾


Onlardan; sırf göklerin ve yerin mülkü kendisine ait olan, Aziz ve Hamîd olan Allah’a iman ettikleri için intikam aldılar.

9- ﴿الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ﴾


Allah ki; göklerin ve yerin mülkü ona aittir ve Allah her şeyin üzerine şahittir.

10- ﴿إِنَّ الَّذِينَ فَتَنُوا الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَتُوبُوا فَلَهُمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمْ عَذَابُ الْحَرِيقِ﴾


Şüphesiz Mü’min erkeklerle Mü’min kadınlara işkence edip, sonra da tevbe etmeyenlere Cehennem azabı ve yakıcı azap vardır.

11- ﴿إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ۚ ذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْكَبِيرُ﴾


İman edip salih ameller işleyenlere gelince; onlara içinden ırmaklar akan Cennetler vardır. İşte bu büyük başarıdır.

12- ﴿إِنَّ بَطْشَ رَبِّكَ لَشَدِيدٌ﴾


Şüphesiz, Rabbinin tutup, yakalaması çok çetindir.

13- ﴿إِنَّهُ هُوَ يُبْدِئُ وَيُعِيدُ﴾


İlkin var eden, sonra yeniden dirilten O'dur.

14- ﴿وَهُوَ الْغَفُورُ الْوَدُودُ﴾


O; çok bağışlayandır, çok seven ve sevilendir.

15- ﴿ذُو الْعَرْشِ الْمَجِيدُ﴾


Yüce Arş'ın sahibidir.

16- ﴿فَعَّالٌ لِمَا يُرِيدُ﴾


Dilediğini muhakkak yapandır.

17- ﴿هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ الْجُنُودِ﴾


Sana o orduların haberi geldi mi?

18- ﴿فِرْعَوْنَ وَثَمُودَ﴾


Firavun ve Semud’un askerlerinin haberi.

19- ﴿بَلِ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي تَكْذِيبٍ﴾


Hayır, bu kâfir olanlar hâlâ yalanlamaktadırlar.

20- ﴿وَاللَّهُ مِنْ وَرَائِهِمْ مُحِيطٌ﴾


Oysa Allah, onları arkalarından kuşatmıştır.

21- ﴿بَلْ هُوَ قُرْآنٌ مَجِيدٌ﴾


Hayır! O (yalanlamakta oldukları kitap) şanı yüce bir Kur’an’dır.

22- ﴿فِي لَوْحٍ مَحْفُوظٍ﴾


O, korunmuş bir levhada (Levh-i Mahfuz’da) dır.

الترجمات والتفاسير لهذه السورة: