البروج

تفسير سورة البروج

الترجمة التركية - مجمع الملك فهد

Türkçe

الترجمة التركية - مجمع الملك فهد

ترجمة معاني القرآن الكريم للغة التركية، ترجمها ممجموعة من العلماء، نشرها مجمع الملك فهد لطباعة المصحف الشريف بالمدينة المنورة، عام الطبعة 1422هـ. ملاحظة: ترجمات بعض الآيات (مشار إليها) تم تصويبها بمعرفة مركز رواد الترجمة، مع إتاحة الاطلاع على الترجمة الأص

﴿بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ وَالسَّمَاءِ ذَاتِ الْبُرُوجِ﴾

Burçlara sahip gökyüzüne, andolsun ki,

﴿وَالْيَوْمِ الْمَوْعُودِ﴾

geleceği bildirilmiş olan güne, andolsun ki,

﴿وَشَاهِدٍ وَمَشْهُودٍ﴾

(o günde) tanıklık edene ve edilene andolsun ki,

﴿قُتِلَ أَصْحَابُ الْأُخْدُودِ﴾

hendeğe atılanlar öldürüldü.

﴿النَّارِ ذَاتِ الْوَقُودِ﴾

Ateşle dolu (yakılarak).

﴿إِذْ هُمْ عَلَيْهَا قُعُودٌ﴾

Onlar (yakanlar) da başlarına oturmuşlar,

﴿وَهُمْ عَلَىٰ مَا يَفْعَلُونَ بِالْمُؤْمِنِينَ شُهُودٌ﴾

müminlere yapmakta oldukları işkenceyi seyrediyorlardı.

﴿وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ إِلَّا أَنْ يُؤْمِنُوا بِاللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ﴾

Azîz ve Hamîd olan Allah'a iman ettikleri için intikam aldılar.

﴿الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ﴾

Onlardan, sırf, göklerin ve yerin mülkü kendisine ait olan, oysa ki Allah her şeyi görür.

﴿إِنَّ الَّذِينَ فَتَنُوا الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَتُوبُوا فَلَهُمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمْ عَذَابُ الْحَرِيقِ﴾

Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, dînden döndürmek için işkence edip sonra da tövbe etmeyenlere cehennem azabı ve (orada) yanma cezası vardır.

﴿إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ۚ ذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْكَبِيرُ﴾

İman edip sâlih ameller işleyenlere ise, zemininden ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük kurtuluş budur.

﴿إِنَّ بَطْشَ رَبِّكَ لَشَدِيدٌ﴾

Şüphesiz Rabbinin yakalaması çok şiddetlidir.

﴿إِنَّهُ هُوَ يُبْدِئُ وَيُعِيدُ﴾

Bilin ki O, (kâinat yokken) ilk olarak yaratan, (ölümden sonra tekrar hayatı) geri getirendir.

﴿وَهُوَ الْغَفُورُ الْوَدُودُ﴾

O, çok bağışlayan ve çok sevendir.

﴿ذُو الْعَرْشِ الْمَجِيدُ﴾

Şerefli Arş'ın sahibidir.

﴿فَعَّالٌ لِمَا يُرِيدُ﴾

Dilediği şeyleri mutlaka yapandır.

﴿هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ الْجُنُودِ﴾

Orduların, haberi sana geldi mi?

﴿فِرْعَوْنَ وَثَمُودَ﴾

Firavun ve Semûd'un (uğradıkları felâketin)

﴿بَلِ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي تَكْذِيبٍ﴾

Doğrusu inkârcılar (gerçeği) yalanlayıp dururlar.

﴿وَاللَّهُ مِنْ وَرَائِهِمْ مُحِيطٌ﴾

Allah onları arkalarından kuşatmıştır.

﴿بَلْ هُوَ قُرْآنٌ مَجِيدٌ﴾

Hakikatte o (yalanladıkları, aslı) şerefli Kur'an'dır.

﴿فِي لَوْحٍ مَحْفُوظٍ﴾

Levh-i Mahfuzda bulunan.

الترجمات والتفاسير لهذه السورة: