البحث

عبارات مقترحة:

المحيط

كلمة (المحيط) في اللغة اسم فاعل من الفعل أحاطَ ومضارعه يُحيط،...

الودود

كلمة (الودود) في اللغة صيغة مبالغة على وزن (فَعول) من الودّ وهو...

الباسط

كلمة (الباسط) في اللغة اسم فاعل من البسط، وهو النشر والمدّ، وهو...

الترجمة التركية للمختصر في تفسير القرآن الكريم

الترجمة التركية للمختصر في تفسير القرآن الكريم، صادر عن مركز تفسير للدراسات القرآنية.

1- ﴿بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ وَالسَّمَاءِ ذَاتِ الْبُرُوجِ﴾


Allah Teâlâ, Güneş’in, Ay’ın ve diğer yıldızların yörüngelerini barındıran gökyüzüne yemin etmiştir.

2- ﴿وَالْيَوْمِ الْمَوْعُودِ﴾


Yüce Allah içinde bütün varlıkları toplayacağını vadettiği kıyamet gününe yemin etmiştir.

3- ﴿وَشَاهِدٍ وَمَشْهُودٍ﴾


Ve ümmeti hakkında şahitlik eden peygamberler gibi, bütün şahitlere ve peygamberi hakkında şahitlik eden ümmetler gibi bütün şahit olunanlara yemin etmiştir.

4- ﴿قُتِلَ أَصْحَابُ الْأُخْدُودِ﴾


Toprağa büyük bir çukur kazan o kimselere lanet olsun.

5- ﴿النَّارِ ذَاتِ الْوَقُودِ﴾


Onlar hendeklerin içinde ateş yakıp, Mü'minleri canlı canlı ateşe attılar.

6- ﴿إِذْ هُمْ عَلَيْهَا قُعُودٌ﴾


Onlar ateşle dolu o çukurun kenarında oturmuşlardı.

7- ﴿وَهُمْ عَلَىٰ مَا يَفْعَلُونَ بِالْمُؤْمِنِينَ شُهُودٌ﴾


Orada hazır bulunarak, Mü'minlere yapılan işkence ve kötü muameleyi seyretmekte idiler.

8- ﴿وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ إِلَّا أَنْ يُؤْمِنُوا بِاللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ﴾


O kâfirler, Mü'minleri hiç kimsenin kendisine galip gelemeyeceği Aziz/mutlak galip olan, her konuda övülen Allah'a iman etmeleri dışında başka bir şeyden dolayı kınamadılar.

9- ﴿الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ﴾


Göklerin ve yeryüzünün mülkü bir tek O'na aittir. O her şeyden haberdardır. Kullarının yaptıklarından hiçbir şey O'na gizli kalmaz.

10- ﴿إِنَّ الَّذِينَ فَتَنُوا الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَتُوبُوا فَلَهُمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمْ عَذَابُ الْحَرِيقِ﴾


Mü'min erkek ve kadınlara; onları bir olan Allah’a iman etmekten döndürmek için ateşle işkence edip, sonra da günahlarından Allah’a tevbe etmeyenler için kıyamet günü Cehennem azabı vardır. Mü'minleri ateşte yakmalarının bir karşılığı olarak onları yakacak olan ateşin azabı vardır.

11- ﴿إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ۚ ذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْكَبِيرُ﴾


Allah’a iman eden ve salih amel işleyenler için saraylarının ve ağaçlarının altından ırmaklar akan Cennetler vardır. Onlara hazırlanmış olan bu karşılık başka hiçbir başarının yaklaşamadığı en büyük başarıdır.

12- ﴿إِنَّ بَطْشَ رَبِّكَ لَشَدِيدٌ﴾


-Ey Peygamber!- Bazen zalime belli bir mühlet veriyor olsa da, şüphesiz Rabbinin onu tutup, yakalaması çok kuvvetlidir.

13- ﴿إِنَّهُ هُوَ يُبْدِئُ وَيُعِيدُ﴾


Şüphesiz ilk olarak O, yaratmaya ve azap etmeye başlamıştır. Bu ikisini (yaratmayı ve azabı) tekrar O döndürecektir.

14- ﴿وَهُوَ الْغَفُورُ الْوَدُودُ﴾


Elbette O, kullarından tevbe edenlerin günahlarını bağışlar ve takva sahibi veli kullarını sever.

15- ﴿ذُو الْعَرْشِ الْمَجِيدُ﴾


Yüce Arş'ın sahibidir.

16- ﴿فَعَّالٌ لِمَا يُرِيدُ﴾


Günahlarını affetmek istediğini affederek ve cezalandırmak istediğini de cezalandırarak dilediğini yapandır. Bütün noksanlıklardan münezzeh olan Allah'a zorla bir şey yaptıracak hiç kimse yoktur.

17- ﴿هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ الْجُنُودِ﴾


-Ey Peygamber!- Hakla savaşmak ve ona engel olmak için silahlanan o askerlerin haberi sana geldi mi?

18- ﴿فِرْعَوْنَ وَثَمُودَ﴾


Firavun ve Salih -aleyhisselam-'ın ashabı Semud'un askerleri.

19- ﴿بَلِ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي تَكْذِيبٍ﴾


Yalanlayan ümmetlerin haberlerinin kendilerine ulaşmaması ve helâk olmaları onların iman etmemesine mani değildir. Bilâkis onlar, hevalarına ittiba ederek peygamberlerinin onlara getirdiklerini yalanlıyorlar.

20- ﴿وَاللَّهُ مِنْ وَرَائِهِمْ مُحِيطٌ﴾


Oysa Allah, onların sayılı amellerini çok iyi bilmektedir. Yapmakta oldukları hiçbir şeyi kaçırmaz. Onlara bu amellerinin karşılığını verecektir.

21- ﴿بَلْ هُوَ قُرْآنٌ مَجِيدٌ﴾


Kur'an, o yalanlayanların söylediği gibi bir şiir veya kafiyeli sözler değildir. Bilâkis o, çok değerli olan Kur'an'dır.

22- ﴿فِي لَوْحٍ مَحْفُوظٍ﴾


Değiştirilmekten ve tahrif edilmekten, eksiltilmekten ve arttırılmaktan muhafaza edilen bir levhadadır.

الترجمات والتفاسير لهذه السورة: