البحث

عبارات مقترحة:

القاهر

كلمة (القاهر) في اللغة اسم فاعل من القهر، ومعناه الإجبار،...

التواب

التوبةُ هي الرجوع عن الذَّنب، و(التَّوَّاب) اسمٌ من أسماء الله...

الوتر

كلمة (الوِتر) في اللغة صفة مشبهة باسم الفاعل، ومعناها الفرد،...

الترجمة التركية - مجمع الملك فهد

ترجمة معاني القرآن الكريم للغة التركية، ترجمها ممجموعة من العلماء، نشرها مجمع الملك فهد لطباعة المصحف الشريف بالمدينة المنورة، عام الطبعة 1422هـ. ملاحظة: ترجمات بعض الآيات (مشار إليها) تم تصويبها بمعرفة مركز رواد الترجمة، مع إتاحة الاطلاع على الترجمة الأص

1- ﴿بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ الْغَاشِيَةِ﴾


(Rasûlüm!) Dehşeti her şeyi kaplayan kıyametin haberi sana geldi mi?

2- ﴿وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ خَاشِعَةٌ﴾


O gün birtakım yüzler zelildir,

3- ﴿عَامِلَةٌ نَاصِبَةٌ﴾


durmadan çalışır, (fakat boşuna) yorulur,

4- ﴿تَصْلَىٰ نَارًا حَامِيَةً﴾


kızgın ateşe girer.

5- ﴿تُسْقَىٰ مِنْ عَيْنٍ آنِيَةٍ﴾


Onlara kaynar su pınarından içirilir.

6- ﴿لَيْسَ لَهُمْ طَعَامٌ إِلَّا مِنْ ضَرِيعٍ﴾


Onlar için kuru dikenden başka yemek yoktur,

7- ﴿لَا يُسْمِنُ وَلَا يُغْنِي مِنْ جُوعٍ﴾


o ise ne besler ne de açlığı giderir.

8- ﴿وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَاعِمَةٌ﴾


O gün bir takım yüzler de vardır ki, mutludurlar,

9- ﴿لِسَعْيِهَا رَاضِيَةٌ﴾


(dünyadaki) çabalarından hoşnut olmuşlardır,

10- ﴿فِي جَنَّةٍ عَالِيَةٍ﴾


yüce bir cennettedirler.

11- ﴿لَا تَسْمَعُ فِيهَا لَاغِيَةً﴾


Orada boş bir söz işitmezler.

12- ﴿فِيهَا عَيْنٌ جَارِيَةٌ﴾


Orada (cennette) devamlı akan bir pınar,

13- ﴿فِيهَا سُرُرٌ مَرْفُوعَةٌ﴾


orada yükseltilmiş tahtlar,

14- ﴿وَأَكْوَابٌ مَوْضُوعَةٌ﴾


konulmuş kadehler,

15- ﴿وَنَمَارِقُ مَصْفُوفَةٌ﴾


sıra sıra dizilmiş yastıklar,

16- ﴿وَزَرَابِيُّ مَبْثُوثَةٌ﴾


serilmiş halılar vardır.

17- ﴿أَفَلَا يَنْظُرُونَ إِلَى الْإِبِلِ كَيْفَ خُلِقَتْ﴾


(İnsanlar) devenin nasıl yaratıldığına, bir bakmazlar mı?

18- ﴿وَإِلَى السَّمَاءِ كَيْفَ رُفِعَتْ﴾


Göğün nasıl yükseltildiğine, bir bakmazlar mı?

19- ﴿وَإِلَى الْجِبَالِ كَيْفَ نُصِبَتْ﴾


Dağların nasıl dikildiğine, bir bakmazlar mı?

20- ﴿وَإِلَى الْأَرْضِ كَيْفَ سُطِحَتْ﴾


Yeryüzünün nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı?

21- ﴿فَذَكِّرْ إِنَّمَا أَنْتَ مُذَكِّرٌ﴾


O halde (Rasûlüm!) öğüt ver. Sen ancak öğüt vericisin.

22- ﴿لَسْتَ عَلَيْهِمْ بِمُصَيْطِرٍ﴾


Onların üzerinde bir zorba değilsin.

23- ﴿إِلَّا مَنْ تَوَلَّىٰ وَكَفَرَ﴾


Ancak yüz çevirip inkâr edene gelince,

24- ﴿فَيُعَذِّبُهُ اللَّهُ الْعَذَابَ الْأَكْبَرَ﴾


işte öylesini Allah en büyük azap ile cezalandırır.

25- ﴿إِنَّ إِلَيْنَا إِيَابَهُمْ﴾


Şüphesiz onların dönüşü sadece bizedir.

26- ﴿ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا حِسَابَهُمْ﴾


Sonra onların sorguya çekilmesi de sadece bize aittir.

الترجمات والتفاسير لهذه السورة: