البحث

عبارات مقترحة:

الرحيم

كلمة (الرحيم) في اللغة صيغة مبالغة من الرحمة على وزن (فعيل) وهي...

المجيد

كلمة (المجيد) في اللغة صيغة مبالغة من المجد، ومعناه لغةً: كرم...

الجبار

الجَبْرُ في اللغة عكسُ الكسرِ، وهو التسويةُ، والإجبار القهر،...

الترجمة التركية - مركز رواد الترجمة

ترجمة معاني القرآن الكريم للغة التركية ترجمها فريق مركز رواد الترجمة بالتعاون مع موقع دار الأسلام www.islamhouse.com.

1- ﴿بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ عَبَسَ وَتَوَلَّىٰ﴾


Yüzünü ekşitti ve arkasını döndü.

2- ﴿أَنْ جَاءَهُ الْأَعْمَىٰ﴾


Kendisine o âmâ geldi diye.

3- ﴿وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّهُ يَزَّكَّىٰ﴾


Ne bilirsin belki o temizlenecekti.

4- ﴿أَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنْفَعَهُ الذِّكْرَىٰ﴾


Yahut öğüt alacaktı da bu öğüt ona fayda verecekti.

5- ﴿أَمَّا مَنِ اسْتَغْنَىٰ﴾


Kendini muhtaç hissetmeyene gelince;

6- ﴿فَأَنْتَ لَهُ تَصَدَّىٰ﴾


Sen, ona yöneliyorsun.

7- ﴿وَمَا عَلَيْكَ أَلَّا يَزَّكَّىٰ﴾


(İstemiyorsa) arınmamasından sen sorumlu değilsin!

8- ﴿وَأَمَّا مَنْ جَاءَكَ يَسْعَىٰ﴾


Fakat koşup sana gelen kimse;

9- ﴿وَهُوَ يَخْشَىٰ﴾


(Allah'tan) korkuğu halde;

10- ﴿فَأَنْتَ عَنْهُ تَلَهَّىٰ﴾


Sen onu bırakıp oyalanıyorsun.

11- ﴿كَلَّا إِنَّهَا تَذْكِرَةٌ﴾


Hayır. Bu ancak bir öğüttür.

12- ﴿فَمَنْ شَاءَ ذَكَرَهُ﴾


Artık dileyen kimse ondan öğüt alır.

13- ﴿فِي صُحُفٍ مُكَرَّمَةٍ﴾


(O) şerefli sahifelerdedir.

14- ﴿مَرْفُوعَةٍ مُطَهَّرَةٍ﴾


Yüce ve tertemiz olan.

15- ﴿بِأَيْدِي سَفَرَةٍ﴾


Kâtiplerin ellerinde.

16- ﴿كِرَامٍ بَرَرَةٍ﴾


Değerli ve itaatkâr olan (Meleklerin).

17- ﴿قُتِلَ الْإِنْسَانُ مَا أَكْفَرَهُ﴾


Kahrolası (inkârcı) insan! Ne nankördür o!

18- ﴿مِنْ أَيِّ شَيْءٍ خَلَقَهُ﴾


Allah, onu hangi şeyden yarattı?

19- ﴿مِنْ نُطْفَةٍ خَلَقَهُ فَقَدَّرَهُ﴾


Bir nutfeden yarattı ve belli bir şekle soktu.

20- ﴿ثُمَّ السَّبِيلَ يَسَّرَهُ﴾


Sonra da ona yolu kolaylaştırdı.

21- ﴿ثُمَّ أَمَاتَهُ فَأَقْبَرَهُ﴾


Sonra da onu öldürüp kabre koydu.

22- ﴿ثُمَّ إِذَا شَاءَ أَنْشَرَهُ﴾


Sonra dilediği zaman onu yeniden diriltir.

23- ﴿كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَا أَمَرَهُ﴾


Hayır. O (Rabbinin) kendisine emrettiğini yerine getirmedi.

24- ﴿فَلْيَنْظُرِ الْإِنْسَانُ إِلَىٰ طَعَامِهِ﴾


İnsan yiyeceğine bir baksın.

25- ﴿أَنَّا صَبَبْنَا الْمَاءَ صَبًّا﴾


Şüphesiz biz suyu/yağmuru döktükçe döktük.

26- ﴿ثُمَّ شَقَقْنَا الْأَرْضَ شَقًّا﴾


Sonra toprağı iyiden iyiye yardık!

27- ﴿فَأَنْبَتْنَا فِيهَا حَبًّا﴾


Ve orada taneler bitirdik.

28- ﴿وَعِنَبًا وَقَضْبًا﴾


Üzümler ve yoncalar,

29- ﴿وَزَيْتُونًا وَنَخْلًا﴾


Zeytinler ve hurmalar,

30- ﴿وَحَدَائِقَ غُلْبًا﴾


Sık ağaçlı bahçeler,

31- ﴿وَفَاكِهَةً وَأَبًّا﴾


Meyveler ve otlaklar,

32- ﴿مَتَاعًا لَكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ﴾


Sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için,

33- ﴿فَإِذَا جَاءَتِ الصَّاخَّةُ﴾


Kulakları sağır eden o ses geldiğinde,

34- ﴿يَوْمَ يَفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ أَخِيهِ﴾


O gün kişi kardeşinden kaçar.

35- ﴿وَأُمِّهِ وَأَبِيهِ﴾


Anasından ve babasından,

36- ﴿وَصَاحِبَتِهِ وَبَنِيهِ﴾


Eşinden ve evladından,

37- ﴿لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْنِيهِ﴾


O gün herkes için kendine yetecek bir işi vardır.

38- ﴿وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ مُسْفِرَةٌ﴾


O gün birtakım yüzler vardır ki pırıl pırıl parlarlar.

39- ﴿ضَاحِكَةٌ مُسْتَبْشِرَةٌ﴾


Güleç ve neşelidir.

40- ﴿وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْهَا غَبَرَةٌ﴾


Öyle yüzler de var ki o gün üzerini toz kaplamıştır.

41- ﴿تَرْهَقُهَا قَتَرَةٌ﴾


Onları bir siyahlık bürür.

42- ﴿أُولَٰئِكَ هُمُ الْكَفَرَةُ الْفَجَرَةُ﴾


İşte onlar kâfirler, facirlerdir.

الترجمات والتفاسير لهذه السورة: