البحث

عبارات مقترحة:

الودود

كلمة (الودود) في اللغة صيغة مبالغة على وزن (فَعول) من الودّ وهو...

العظيم

كلمة (عظيم) في اللغة صيغة مبالغة على وزن (فعيل) وتعني اتصاف الشيء...

الغني

كلمة (غَنِيّ) في اللغة صفة مشبهة على وزن (فعيل) من الفعل (غَنِيَ...

الترجمة التركية - مجمع الملك فهد

ترجمة معاني القرآن الكريم للغة التركية، ترجمها ممجموعة من العلماء، نشرها مجمع الملك فهد لطباعة المصحف الشريف بالمدينة المنورة، عام الطبعة 1422هـ. ملاحظة: ترجمات بعض الآيات (مشار إليها) تم تصويبها بمعرفة مركز رواد الترجمة، مع إتاحة الاطلاع على الترجمة الأص

1- ﴿بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ عَبَسَ وَتَوَلَّىٰ﴾


(Peygamber), ötürü yüzünü ekşitti ve geri döndü.

2- ﴿أَنْ جَاءَهُ الْأَعْمَىٰ﴾


âmânın kendisine gelmesinden

3- ﴿وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّهُ يَزَّكَّىٰ﴾


(Rasûlüm! Onun halini) sana kim bildirdi! Belki o temizlenecek

4- ﴿أَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنْفَعَهُ الذِّكْرَىٰ﴾


yahut öğüt alacak da o öğüt ona fayda verecek.

5- ﴿أَمَّا مَنِ اسْتَغْنَىٰ﴾


Kendini (sana) muhtaç görmeyene gelince,

6- ﴿فَأَنْتَ لَهُ تَصَدَّىٰ﴾


sen ona yöneliyorsun.

7- ﴿وَمَا عَلَيْكَ أَلَّا يَزَّكَّىٰ﴾


Oysa ki onun temizlenip arınmasından sen sorumlu değilsin.

8- ﴿وَأَمَّا مَنْ جَاءَكَ يَسْعَىٰ﴾


Fakat koşarak ve sana gelenle de

9- ﴿وَهُوَ يَخْشَىٰ﴾


(Allah'tan) korkarak

10- ﴿فَأَنْتَ عَنْهُ تَلَهَّىٰ﴾


ilgilenmiyorsun.

11- ﴿كَلَّا إِنَّهَا تَذْكِرَةٌ﴾


Hayır, şüphesiz bunlar (ayetler ), bir öğüttür.

12- ﴿فَمَنْ شَاءَ ذَكَرَهُ﴾


Dileyen ondan ( Kur'an'dan ) öğüt alır.

13- ﴿فِي صُحُفٍ مُكَرَّمَةٍ﴾


Tertemiz kılınmış mukaddes sahifelerde (yazılı)

14- ﴿مَرْفُوعَةٍ مُطَهَّرَةٍ﴾


yüce makamlara kaldırılmış,

15- ﴿بِأَيْدِي سَفَرَةٍ﴾


katiplerin elleriyle ( yazılıp )

16- ﴿كِرَامٍ بَرَرَةٍ﴾


değerli ve itaatkar meleklerin.

17- ﴿قُتِلَ الْإِنْسَانُ مَا أَكْفَرَهُ﴾


Kahrolası insan! Ne inkârcıdır!

18- ﴿مِنْ أَيِّ شَيْءٍ خَلَقَهُ﴾


Allah onu neden yarattı?

19- ﴿مِنْ نُطْفَةٍ خَلَقَهُ فَقَدَّرَهُ﴾


Bir nutfeden (spermadan) yarattı da ona şekil verdi.

20- ﴿ثُمَّ السَّبِيلَ يَسَّرَهُ﴾


Sonra ona yolu kolaylaştırdı.

21- ﴿ثُمَّ أَمَاتَهُ فَأَقْبَرَهُ﴾


Sonra onun canını aldı ve kabre soktu.

22- ﴿ثُمَّ إِذَا شَاءَ أَنْشَرَهُ﴾


Sonra dilediği bir vakitte onu yeniden diriltir.

23- ﴿كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَا أَمَرَهُ﴾


Hayır! (İnsan) Allah'ın emrettiğini yapmadı.

24- ﴿فَلْيَنْظُرِ الْإِنْسَانُ إِلَىٰ طَعَامِهِ﴾


İnsan, yediğine bir baksın!

25- ﴿أَنَّا صَبَبْنَا الْمَاءَ صَبًّا﴾


Şöyle ki: Yağmurlar yağdırdık.

26- ﴿ثُمَّ شَقَقْنَا الْأَرْضَ شَقًّا﴾


Sonra toprağı göz göz yardık da

27- ﴿فَأَنْبَتْنَا فِيهَا حَبًّا﴾


oradan ekinler bitirdik.

28- ﴿وَعِنَبًا وَقَضْبًا﴾


Üzüm bağları, sebzeler,

29- ﴿وَزَيْتُونًا وَنَخْلًا﴾


zeytin ve hurma ağaçları,

30- ﴿وَحَدَائِقَ غُلْبًا﴾


iri ve sık ağaçlı bahçeler,

31- ﴿وَفَاكِهَةً وَأَبًّا﴾


meyveler ve çayırlar.

32- ﴿مَتَاعًا لَكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ﴾


(Bütün bunlar) sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir.

33- ﴿فَإِذَا جَاءَتِ الصَّاخَّةُ﴾


Kulakları sağır eden o ses geldiğinde,

34- ﴿يَوْمَ يَفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ أَخِيهِ﴾


İşte o gün kişi kardeşinden kaçar.

35- ﴿وَأُمِّهِ وَأَبِيهِ﴾


Annesinden, babasından,

36- ﴿وَصَاحِبَتِهِ وَبَنِيهِ﴾


eşinden ve çocuklarından.

37- ﴿لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْنِيهِ﴾


O gün, herkesin kendine yetip artacak bir derdi vardır.

38- ﴿وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ مُسْفِرَةٌ﴾


O gün bir takım yüzler parlak,

39- ﴿ضَاحِكَةٌ مُسْتَبْشِرَةٌ﴾


güleç ve sevinçlidir.

40- ﴿وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْهَا غَبَرَةٌ﴾


Yine o gün birtakım yüzleri de keder bürümüş,

41- ﴿تَرْهَقُهَا قَتَرَةٌ﴾


hüzünden kapkara kesilmiştir.

42- ﴿أُولَٰئِكَ هُمُ الْكَفَرَةُ الْفَجَرَةُ﴾


İşte bunlar kâfirlerdir, günahkârlardır.

الترجمات والتفاسير لهذه السورة: