البحث

عبارات مقترحة:

القهار

كلمة (القهّار) في اللغة صيغة مبالغة من القهر، ومعناه الإجبار،...

الوهاب

كلمة (الوهاب) في اللغة صيغة مبالغة على وزن (فعّال) مشتق من الفعل...

السلام

كلمة (السلام) في اللغة مصدر من الفعل (سَلِمَ يَسْلَمُ) وهي...

الترجمة التركية - شعبان بريتش

ترجمة معاني القرآن الكريم للغة التركية ترجمها شعبان بريتش. ملاحظة: ترجمات بعض الآيات (مشار إليها) تم تصويبها بمعرفة مركز رواد الترجمة، مع إتاحة الاطلاع على الترجمة الأصلية لغرض إبداء الرأي والتقييم والتطوير المستمر.

1- ﴿بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ عَبَسَ وَتَوَلَّىٰ﴾


(Peygamber) Yüzünü ekşitti ve döndü.

2- ﴿أَنْ جَاءَهُ الْأَعْمَىٰ﴾


Ona gözleri görmeyen kimse geldi diye…

3- ﴿وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّهُ يَزَّكَّىٰ﴾


Ne bilirsin belki o, arınacaktır.

4- ﴿أَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنْفَعَهُ الذِّكْرَىٰ﴾


Veya öğüt alacak da öğüt ona fayda verecektir.

5- ﴿أَمَّا مَنِ اسْتَغْنَىٰ﴾


Ama, kendisini ihtiyaçsız görene.

6- ﴿فَأَنْتَ لَهُ تَصَدَّىٰ﴾


Sen, yöneliyorsun ona.

7- ﴿وَمَا عَلَيْكَ أَلَّا يَزَّكَّىٰ﴾


Arınmamasından sen sorumlu değilsin!

8- ﴿وَأَمَّا مَنْ جَاءَكَ يَسْعَىٰ﴾


Ama, sana koşarak gelen,

9- ﴿وَهُوَ يَخْشَىٰ﴾


Ve korkarak.

10- ﴿فَأَنْتَ عَنْهُ تَلَهَّىٰ﴾


Sen ise ilgilenmiyorsun.

11- ﴿كَلَّا إِنَّهَا تَذْكِرَةٌ﴾


Hayır! (Şunu iyi bil ki) şüphesiz bu bir öğüttür.

12- ﴿فَمَنْ شَاءَ ذَكَرَهُ﴾


Dileyen kimse düşünüp, öğüt alır.

13- ﴿فِي صُحُفٍ مُكَرَّمَةٍ﴾


Şerefli sahifelerde.

14- ﴿مَرْفُوعَةٍ مُطَهَّرَةٍ﴾


Yükseltilmiş ve tertemiz.

15- ﴿بِأَيْدِي سَفَرَةٍ﴾


Elçilerin ellerinde.

16- ﴿كِرَامٍ بَرَرَةٍ﴾


Şerefli ve tertemiz/itaatkar.

17- ﴿قُتِلَ الْإِنْسَانُ مَا أَكْفَرَهُ﴾


Kahrolası (kâfir) insan ne de çok kâfirdir!

18- ﴿مِنْ أَيِّ شَيْءٍ خَلَقَهُ﴾


Allah, onu hangi şeyden yarattı?

19- ﴿مِنْ نُطْفَةٍ خَلَقَهُ فَقَدَّرَهُ﴾


Bir sperm damlasından onu yaratıp, (aşamalardan geçirerek) biçime koydu.

20- ﴿ثُمَّ السَّبِيلَ يَسَّرَهُ﴾


Sonra da ona yolu kolaylaştırdı.

21- ﴿ثُمَّ أَمَاتَهُ فَأَقْبَرَهُ﴾


Sonra onu öldürüp kabre koydu.

22- ﴿ثُمَّ إِذَا شَاءَ أَنْشَرَهُ﴾


Sonra, onu dilediği zaman yeniden diriltecek.

23- ﴿كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَا أَمَرَهُ﴾


Hayır! Buna rağmen henüz onun emrini yerine getirmedi.

24- ﴿فَلْيَنْظُرِ الْإِنْسَانُ إِلَىٰ طَعَامِهِ﴾


İnsan yemeğine bir baksın.

25- ﴿أَنَّا صَبَبْنَا الْمَاءَ صَبًّا﴾


Ki, biz suyu döktükçe döktük.

26- ﴿ثُمَّ شَقَقْنَا الْأَرْضَ شَقًّا﴾


Sonra yeri yardıkça yardık.

27- ﴿فَأَنْبَتْنَا فِيهَا حَبًّا﴾


Ve orada taneler bitirdik.

28- ﴿وَعِنَبًا وَقَضْبًا﴾


Üzümler, yoncalar.

29- ﴿وَزَيْتُونًا وَنَخْلًا﴾


Zeytinler, hurmalar.

30- ﴿وَحَدَائِقَ غُلْبًا﴾


İri ağaçlı bahçeler.

31- ﴿وَفَاكِهَةً وَأَبًّا﴾


Meyveler ve otlaklar.

32- ﴿مَتَاعًا لَكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ﴾


Sizin ve hayvanlarınız için bir meta olarak.

33- ﴿فَإِذَا جَاءَتِ الصَّاخَّةُ﴾


O büyük gürültü geldiği zaman,

34- ﴿يَوْمَ يَفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ أَخِيهِ﴾


O gün kişi kardeşinden kaçar.

35- ﴿وَأُمِّهِ وَأَبِيهِ﴾


Anasından, babasından.

36- ﴿وَصَاحِبَتِهِ وَبَنِيهِ﴾


Eşinden ve evladından.

37- ﴿لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْنِيهِ﴾


O gün herkes için kendine yetecek bir işi vardır.

38- ﴿وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ مُسْفِرَةٌ﴾


Yüzler vardır o gün apaydınlık.

39- ﴿ضَاحِكَةٌ مُسْتَبْشِرَةٌ﴾


Güleç ve neşeli.

40- ﴿وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْهَا غَبَرَةٌ﴾


Yüzler vardır o gün, üzeri tozlu.

41- ﴿تَرْهَقُهَا قَتَرَةٌ﴾


Karartı bürümüş.

42- ﴿أُولَٰئِكَ هُمُ الْكَفَرَةُ الْفَجَرَةُ﴾


İşte onlar, kâfirler ve facirler onlardır.

الترجمات والتفاسير لهذه السورة: