البحث

عبارات مقترحة:

المتين

كلمة (المتين) في اللغة صفة مشبهة باسم الفاعل على وزن (فعيل) وهو...

الرحمن

هذا تعريف باسم الله (الرحمن)، وفيه معناه في اللغة والاصطلاح،...

القهار

كلمة (القهّار) في اللغة صيغة مبالغة من القهر، ومعناه الإجبار،...

الترجمة التركية للمختصر في تفسير القرآن الكريم

الترجمة التركية للمختصر في تفسير القرآن الكريم، صادر عن مركز تفسير للدراسات القرآنية.

1- ﴿بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ وَالسَّمَاءِ وَالطَّارِقِ﴾


Yüce Allah, gökyüzüne ve gece doğan yıldıza yemin etmiştir.

2- ﴿وَمَا أَدْرَاكَ مَا الطَّارِقُ﴾


-Ey Peygamber!- Bu büyük yıldızın durumunu sana ne öğretti?

3- ﴿النَّجْمُ الثَّاقِبُ﴾


O, parıldayan ışığıyla gökyüzünü delen bir yıldızdır.

4- ﴿إِنْ كُلُّ نَفْسٍ لَمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌ﴾


Allah Teâlâ, kıyamet günü hesap vermesi için her bir kişiye amellerini kaydeden bir melek görevlendirmiştir.

5- ﴿فَلْيَنْظُرِ الْإِنْسَانُ مِمَّ خُلِقَ﴾


Öyleyse insan, Allah’ın kudreti ve insanoğlunun acizliği ortaya çıksın diye Allah'ın onu neyden yarattığını bir düşünsün.

6- ﴿خُلِقَ مِنْ مَاءٍ دَافِقٍ﴾


Allah; onu, fışkırarak rahme akıtılan bir sudan yarattı.

7- ﴿يَخْرُجُ مِنْ بَيْنِ الصُّلْبِ وَالتَّرَائِبِ﴾


Bu su, erkeğin omurilik kemiğiyle göğüs kemiklerinin arasından çıkar.

8- ﴿إِنَّهُ عَلَىٰ رَجْعِهِ لَقَادِرٌ﴾


Allah -Subhânehu ve Teâlâ- onu, bu hakir sudan yaratabiliyorsa, elbette ölümünün ardından hesaba çekmek için onu diri olarak yeniden yaratmaya da kadirdir.

9- ﴿يَوْمَ تُبْلَى السَّرَائِرُ﴾


O gün bütün sırlar sınanır, kalplerin gizlediği niyetler, inançlar ve bunların dışında diğer şeyler ortaya çıkarılır ve salih olanların fasit olanlardan ayrılır.

10- ﴿فَمَا لَهُ مِنْ قُوَّةٍ وَلَا نَاصِرٍ﴾


O gün, insanın Allah’ın azabından imtina edebileceği bir gücü ve kendisine yardım edebilecek hiçbir yardımcısı yoktur.

11- ﴿وَالسَّمَاءِ ذَاتِ الرَّجْعِ﴾


Allah Teâlâ yağmurlu gökyüzüne yemin etmiştir. Çünkü yağmur, her seferinde o cihetten yağar.

12- ﴿وَالْأَرْضِ ذَاتِ الصَّدْعِ﴾


Ve içinde bulunan bitki, ürün/meyve ve ağaçlardan ötürü yarılan toprağa yemin etmiştir.

13- ﴿إِنَّهُ لَقَوْلٌ فَصْلٌ﴾


Şüphesiz Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-’e indirilmiş olan bu Kur’an, hakkı batıldan ve doğruyu yanlışı birbirinden ayıran bir sözdür.

14- ﴿وَمَا هُوَ بِالْهَزْلِ﴾


O, bir eğlence ve yalan değildir, bilâkis bir ciddiyet ve gerçektir.

15- ﴿إِنَّهُمْ يَكِيدُونَ كَيْدًا﴾


Peygamberlerinin getirdiğini yalanlayanlar, onun davetine engel olmak ve ortadan kaldırmak için bir çok tuzaklar kuruyorlar.

16- ﴿وَأَكِيدُ كَيْدًا﴾


Ve ben de, hak dinin ortaya çıkması ve batılın çürüyüp yok olması için bir tuzak kuruyorum.

17- ﴿فَمَهِّلِ الْكَافِرِينَ أَمْهِلْهُمْ رُوَيْدًا﴾


-Ey Peygamber!- Bu kâfirlere mühlet ver ve onlara biraz zaman tanı! Onların azap görmesi ve helâk olması için acele etme.

الترجمات والتفاسير لهذه السورة: