العلق

تفسير سورة العلق

الترجمة التركية للمختصر في تفسير القرآن الكريم

Türkçe

الترجمة التركية للمختصر في تفسير القرآن الكريم

الترجمة التركية للمختصر في تفسير القرآن الكريم، صادر عن مركز تفسير للدراسات القرآنية.

﴿بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ﴾

-Ey Peygamber!- Bütün varlıkları yaratan Rabbinin adıyla başlayarak Allah’ın sana vahyettiklerini oku!

﴿خَلَقَ الْإِنْسَانَ مِنْ عَلَقٍ﴾

O insanı, bir damla meni olduktan sonra donmuş kandan yarattı.

﴿اقْرَأْ وَرَبُّكَ الْأَكْرَمُ﴾

-Ey Peygamber!- Allah’ın sana vahyettiklerini oku! Senin Rabbin hiçbir kerem sahibinin O'nun cömertliğine yaklaşamayacağı en büyük kerem sahibi olandır. O, çok büyük cömertlik ve ihsan sahibidir.

﴿الَّذِي عَلَّمَ بِالْقَلَمِ﴾

Kalemle harfleri ve yazı yazmayı öğretendir.

﴿عَلَّمَ الْإِنْسَانَ مَا لَمْ يَعْلَمْ﴾

İnsana bilmediklerini öğretti.

﴿كَلَّا إِنَّ الْإِنْسَانَ لَيَطْغَىٰ﴾

Gerçekten Ebu Cehil gibi facir insanlar, Allah’ın sınırlarını ihlâl ederek çiğner.

﴿أَنْ رَآهُ اسْتَغْنَىٰ﴾

İnsan sahip olduğu makam ve maldan ötürü kendisini yeterli gördüğü için azgınlık eder.

﴿إِنَّ إِلَىٰ رَبِّكَ الرُّجْعَىٰ﴾

-Ey Peygamber!- Muhakkak kıyamet günü dönüş Rabbine olacak ve O da herkese hak ettiği karşılığı verecektir.

﴿أَرَأَيْتَ الَّذِي يَنْهَىٰ﴾

Engel olmaya çalışan Ebu Cehil’in yaptığından daha çok şaşılacak bir şey gördün mü?

﴿عَبْدًا إِذَا صَلَّىٰ﴾

Kulumuz Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- Kâbe’de namaz kıldığı zaman.

﴿أَرَأَيْتَ إِنْ كَانَ عَلَى الْهُدَىٰ﴾

Bu engellenen kimse, Rabbinden hidayet ve basiret üzerineyse ne dersin?

﴿أَوْ أَمَرَ بِالتَّقْوَىٰ﴾

Veya insanlara emirlerini yerine getirip, yasaklarından sakınarak Allah’tan korkmalarını emreden bir kimse engellenir mi?

﴿أَرَأَيْتَ إِنْ كَذَّبَ وَتَوَلَّىٰ﴾

Ona engel olan kişinin de, Peygamber'in getirdiğini yalanlayıp, ondan yüz çevirmesine ne dersin? Allah’tan hiç korkmuyor mu?

﴿أَلَمْ يَعْلَمْ بِأَنَّ اللَّهَ يَرَىٰ﴾

Bu kulu namazdan alıkoyan kimse, Allah’ın onun ne yaptığını gördüğünü, bunlardan hiç birinin O'na gizli kalmadığını bilmiyor mu?

﴿كَلَّا لَئِنْ لَمْ يَنْتَهِ لَنَسْفَعًا بِالنَّاصِيَةِ﴾

Durum hiç de bu cahilin tasavvur ettiği gibi değildir. Eğer kulumuza eziyet etmeyi ve onu yalanlamayı bırakmazsa, onu başının önünden/perçeminden yakalayıp zorla Cehennem'in içine çekeceğiz.

﴿نَاصِيَةٍ كَاذِبَةٍ خَاطِئَةٍ﴾

Bu perçemin sahibi sözünde yalancı, yaptıklarında ise günahkârdır.

﴿فَلْيَدْعُ نَادِيَهُ﴾

Başının önünden Cehennem'e doğru yakaladığımızda, aile halkını ve aşiretini onu azaptan kurtarmaları için onlardan yardım isteyerek çağırsın bakalım.

﴿سَنَدْعُ الزَّبَانِيَةَ﴾

Biz de Allah Teâlâ'nın kendilerine yapmalarını emrettiklerinde O'na karşı gelmeyen ve emredileni yerine getiren Cehennem'in sert yapılı meleklerinden olan muhafızlarını çağıracağız. Bir baksın bakalım hangi taraf daha güçlü ve daha kudretlidir.

﴿كَلَّا لَا تُطِعْهُ وَاسْجُدْ وَاقْتَرِبْ ۩﴾

İş, bu zalimin kötülük yaparak sana zarar vermeyi hayâl ettiği gibi değildir. Sakın ola onun emir ve yasaklarına itaat etme! Allah Teâlâ’ya secde et ve O'na ibadet ederek yaklaş. Şüphesiz bunlar, O'na yakınlaşma sebebidir.

الترجمات والتفاسير لهذه السورة: